Medya: Luna ve Edward'ün nişan yüzükleri
- Ben Luna'nın annesiyim.
Öyle anlar olur ki; içinde bulunduğun durumu kimseye anlatamazsın. Anlatsan da kimse anlamaz zaten.
İçinde yaşayıp gidersin. İçinde ne feryatlar, ne fırtınalar, ne acı çığlıklar kopar ama kimse onları duymaz...Her nefes aldığında içinde bulunduğun durum daha da büyür. Kalbin sıkışırmış gibi hissedersin. Eğer birisine anlatırsan sorunun bittiğini zannedersin oysa ki sıkıntın gitmez ki. Sıkıntını anlatabilecek birine ihtiyacın yok; sıkıntını anlayacak birisine ihtiyacın vardır...
Peki ben şimdi beni anlayacak birisini nereden bulacağım?
İçinde bulunduğum durumu kim anlar ki? Sadece benim yaşadığım durumu yaşayanlar. Ama yanımda öyle birisi yok. Şu an karşımda yüzüne bile bakmaya tahammül edemediğim kadın vardı. Annem...
Benim sıkıntım anne hasreti...
Küçükken annelerinin kızlarına geceleri uyumadan önce hep masal anlattıklarını duymuştum. Ama benim annem bana hiçbir zaman masal okumadı. Anneler hep kızlarının saçlarını taradıkları, okşadıklarını duydum. Ama benim annem ne saçlarımı taradı ne de okşadı.
Peki benim annem kızına ne yapardı biliyor musunuz?
Benim annem kızından nefret ederdi...
O zamanlar en çok ona ihtiyacım varken o beni elinin tersi ile itmişti. Şimdi hangi yüzle kapıma kadar geliyordu? Gerçekten bu kadar yüzsüz müydü? Bu kadar zavallı mıydı?
Sanki onu umursamıyormuş gibi tekrardan makyaj masamın yanına gidip sandalyeme oturdum. Elime pudra alıp yanaklarıma dağıtmaya başladım. Herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu. Hepsi buraları dağıtacağımı zannederken ben hiçbir şey olmamış gibi yerime oturmuştum.
- Bir şey mi oldu? Neden geldin?, diye sordum ayna da yüzüme makyaj yaparak. Bu bir çeşit seni umursamıyorum imajıydı.
- B-ben sana bir şey vermeye geldim, dedi.
- Tamam. Yan tarafa bırakıp çekip gidebilirsin. En iyi yaptığın şey zaten. Çekip gitmek, dedim.
- Kızım, derken lafını böldüm.
- Kızım mı? Ben burada senin kızını göremiyorum. Senin kızın Luna Night. Ama ben Lunayım. Sadece Luna, dedim.
- Ç-çok güzel olmuşsun, dedi kekeleyerek.
- Hediyeni verdiğine göre çıkabilirsin. Fazlalık sevmiyorum, dedim.
- Kutunun içinde sana ait olan bir şey var. Lütfen onu tak, dedi. Ben ise sessizliğimi korudum. Hala onun yüzüne bakmıyordum.
- Affet beni kızım, diye mırıldandı.
- Affet mi? Seni neden affedeyim? Sen affedilecek bir şey yapmadın. Sen, ömrüm boyunca senden nefret edeceğim şeyler yaptın. Ve gözümde bir değerin yok. Şimdi çekip gidebilirsin, dedim. O da ağlayarak çıktı.
- Sizde çıkın, dedim Mia ve Bahara. Onlarda lafımı ikiletmeden odadan çıktılar. O kadının gelmesine karşı bir şey hissetmiyorum.
Şimdi bazılarınız soruyordur; bu kız babasına sarıldı da annesine niye sarılmadı?, diye. Ben küçükken az da olsa babam bana avlanmayı ve ya dövüş sanatları hakkında bilgiler verir, vakit geçirirdik. Ama annem ile geçirdiğim kısa bir vakit bile yok. Yani adı dışında hiçbir bilgi sahibi değildim.
Daha fazla bunları düşünmeyerek ayağa kalktım. Şimdi sıra gelinliğimi giymekteydi. Büyü gücümle gelinlik yatakta belirdi. Kimse onu bulamasın diye büyü gücümle saklamıştım. Gelinliği hemen elime alıp giydim. Artık hazırdım. Odadan çıkacakken onun bana verdiği kutu gözüme çarptı. Bana ait olduğunu söylemişti. Kutuyu açtığımda içinde çok güzel bir taç vardı. Siyah güllerden yapılmış bir taç. Ve üstünde bir not. Titreyen ellerimle notu alıp okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEZ KRALİÇE: İNTİKAM (2. KİTAP)
FantasyKapak tasarımı: @marsveryan Arkadaşlar "Melez Kız" adlı kitabımın 2. kitabıdır. İlk önce onu okumanız gerekir. **************** En büyük zaferler, Kaybettiğini sananlarındır. En büyük savaş...