Zaten Aklı Bir Karış Havadaydı, Şimdi O Da Mı Gitti!

502 94 79
                                    

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim. Okunmalar yüksek ama bölüm başına gelen vote sayısı gerçekten çok az. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. 

İyi Okumalar!

.

.

.

Şimdi beni kurtarabilmen için çok mu uzaklardayım?

Ve sen aklımın yerinde olmadığını nasıl görmezsin?

Piknikten sonra toparlanmaya başladık. Melih'le Irmak getirdiği şeyleri çantalarına geri tıktı. Irmak'ın yurdu fakültenin arkasında olduğu için onu bırakacaktık, oradan da kendi evlerimize dağılacaktık. Eda yurdun önündeyken elini ağzına götürdü. "Ah, burayla olan anılarım..." dedi içerlenmiş bir şekilde. Sonra elini indirdi ve yüzündeki bütün mimikleri sildi. "Hiç özlememişim. Yanar inşallah." Irmak'ın omzuna elini yerleştirdi. "İçeride kimse yokken tabii," diye de gülümsedi.

"Yurtlar nasıl ki?" diye sordum, daha önce hiç yurtta kalmamıştım ve kaldıysam da hatırlamıyordum tabii.

"Gezi için gittiğimiz otel var ya," diyen Melih sorumu yanıtlamaya çalıştı. "Onu düşün, ama bin kat daha kötüsü."

"Var mı?" dedim ben de, gülüyordum. Vardıysa da hatırlamıyordum ki.

"Var," dedi Kutay, arkamda duruyordu ve ellerini zarifçe belime yerleştirmiş, yüzünü kulağım ve boynum arasında gezdirerek beni kokluyor ve fısıldayarak konuşuyordu. "Benimle orada tanıştın."

"İyiymiş," demekten başka bir şey gelmiyordu aklıma. Bunların hiçbirini anımsamıyordum ama söylediklerine göre en kaotik anılarımızı orada yaşamışız. Hatta Melih'in o oteli örnek vermesinin sebebi de Eda'nın dediği gibi oranın da yanıp yıkılmasıymış. "Hatta daha komiği ne, biliyor musun?" diye devam ettiğinde tabii ki bilmediğimi söyledim ama o yine de sözlerine devam etti: "Oranın yanmasının sebebinin birinin seninle Giray'ı çekemeyişi olması."

Durdum. Bir süre boş gözlerle Melih'in yüzüne baktım. "Giray," dedim sessizde. "Giray, Giray... Giray...?" Ellerimi birbirine çarpıp alkış tuttum ve sonra yumruğumu sıkıp hatırlarım be! hareketi yaptım. "Eski sevgilim!" Dört yaşında olduğu halde dün yediği yemeğin adını hatırlamış bir çocuğun gülümsemesini yerleştirdim suratıma. "Şerefsiz olan."

"Aynen öyle."

Irmak kollarını boynuma dolayıp bana sarıldı. "Bugün için teşekkür ederim," dedi gülümseyerek. "Hafızanı kaybetmiş olmasaydın nasıl bir gün olurdu bilmiyorum, orası ayrı ama."

Yüzümü ekşittim, bu sefer bilerek. Sabahtan beri herkes benimle dalga geçiyordu ve şimdi onlarla alay etme sırası bendeydi: "Tadını çıkarmışsındır umarım," diye gülümsedim ben de. "Çünkü hafızam geri geldiğinde yaptıklarını hatırlayıp seni herkese rezil edeceğim." Tamam, komik değildi. Hatta gaddar bile olabilirdim. Ama bence komikti çünkü böylesine ciddi bir şeyi yüzümde samimi bir gülümseme varken söylüyordum.

Irmak korku dolu gözleriyle şok içinde bana bakarken ona bir kez daha sarıldım, kulağına "Latife ediyorum," diye fısıldadım ve diğerleri sessizce gülerken Irmak da şaka olduğunu anlayıp tebessüm etti. "Komik değildi," dedi. "Hatta gaddarcaydı." Benimle aynı şeyi düşünüyor olması ilginçti. Kendini benden uzaklaştırıp yurda doğru yürümeye başlamadan önce herkese bakıp Melih'e, Eda'ya ve Kutay'a el salladı. "Size de beni sorgusuz sualsiz kabul ettiğin için teşekkür ederim."

"Ay aklıma gelmişken," deyiverdi Eda, Irmak gitmeden önce. "Rüzgar'ı tehdit ettiğinde saçını başını yolup seni boğmakla tehdit ettiğim için özür dilerim." Kollarını iki yana açtı, sarılmasını bekledi. "Ateşkes?"

İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin