Çok saçma bir şekilde burada yazmayı özlediğimi fark ettim ve İyi Ol nasıl bir ilerleme gösterirse göstersin burada kalıp bir şeyler yayımlamaya devam edeceğim. Sanırım burada olmak tekrardan hoşuma gitmeye başladı.
Böyle bir kurgu yazma sebebim bilgisayarımda çok fazla gizem gerilim kurgularımın olması ve sürekli ilahi bakış açısıyla yazmış olmam. Bu tarz bir anlatım tarzı ve kurguyla rahatlayıp kendime zaman verebileceğimi düşünüyorum. Yazdıklarım ahım şahım şeyler değiller ama umarım beğenirsiniz ve az da olsa devamını bekleyenler olur.
İyi okumalar!!
Pişmanlığın olmadığını, unutmayacağını söylemeni bekledim.
Şimdiyse kayboldum, ama hala buradayım, ve ben unutmadım.
Çadırıma dönmüştüm, evet, ama uyuyabildiğim anlamına gelmiyordu. Uyumam gerektiğini ben de biliyordum aslında, ama öyle şeyler birikmişti ki içimde artık gözlerimi her kapayışımda onlara tutsak kesiliyordum. Karanlıkta kalmam gerekirken Giray'ı görüyordum, aslında birkaç saat önce savurduğu sözleri hatırlamam gerekirdi ama onun yerine dün geceyi anımsıyordum. Boynuma ve enseme vuran kesik nefesini ve göğsümdeki sıcaklığı unutamıyordum. Sesindeki o güzel tonlamalar, düzgün konuşması ve kendini dinleten diksiyonunun yanı sıra güzel giyimi de beni etkiliyordu. Onu aklımdan çıkarabilirdim ama yapamıyordum. Yapmak istiyor muydum onu bile bilmiyorum.
Neler dediğimi anlamıyordum. Neden bunları düşünüyordum?
Onu bırakmam gerekiyordu.
Yoksa onu bulmam mı?
Hayır, bir şekilde her şeye son vermem gerekiyordu. Bu şekilde yürüyemezdi. Yürüse bile aramızdaki konumlardan dolayı bu ilişki çoktan imkansızlaşmıştı. O bir öğretmen, bense onun öğrencisiydim.
Bunların dışında kendimi daha fazla ayaklar altında alamazdım. Gururum yeterince çiğnenmişti, hayatımda hoşuma giden birkaç şeyden birinin yüzüme karşı kocaman bir hata olduğunun söylenmesini öylece unutup yoluma devam edemezdim. Ama gece bitmek bilmiyordu, uykumsa gelmek. Halihazırda rahatsız olan yer yatağımda dört dönüyor, Melih'in horlamasını bırakması için arada bir parmaklarımı şıklatıyordum ve o, sesten irkilip sıçradıktan sonra uykusuna devam ederken horlamayı bir an olsun bırakıyordu.
Aslında onu uyandırabilirdim.
İkisini de uyandırabilirdim.
"Tatlı uykumuzu bu yüzden mi böldün?" diyecek kişiler değillerdi. Tamam, Melih biraz öyleydi ama bunu beni güldürmek için yapıyor olduğunu bilirdim. Yine de onları da bu işe dahil etmek istemiyordum, eğer Giray'ın başı benim yüzümden belaya girerse onların da çırasını yakmak istemiyordum. Bu kez tamamen yalnızdım, sanırım.
Bir yandan da Giray'a hak vermek istiyordum, veriyor değildim hala, sadece vermek istiyordum. Öğrencisiyle böyle bir şey, böyle bir ilişki yaşadığı için sorun çıkabilirdi. Belli bir kademesi, saygınlığı vardı ve yaşadığımız şeyler ayıp bir şey olmasa bile ikimizin başına da büyük dertler açabilirdi. Bu ilişkinin benimle olmasıysa bambaşka bir boyuttu zaten. Ama onu bir türlü haklı göremiyordum, bana hiçbir şey açıklamadan çıkarımı kendi kendime yapmamı bekleyerek "hataydı, unutalım" deyip silip atması beni rahatsız ediyordu.
En kötü yanıysa ona karşı hala bir şeyler hissediyor oluşumdu. Bu bana sevdiğim bir filmden bir söz hatırlatıyordu. "Hak ettiğimizi sandığımız aşkı kabulleniriz." Gerçekten böyle miydi? Hak ettiğim bu muydu? Kabullenemiyordum. O milyonlarca derecelik yanan gök, içimde hapsolmuştu ve beni de yakıyordu. Aldığım nefesle harlanan ateş yükseliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]
Teen FictionÖğretmenine karşı duygular besleyen Rüzgar, gezinin sonunda hislerinin karmaşasında kaybolurken kendini bir başkasının dünyasında raks ederken bulur. Şimdiyse bir aşk üçgeninde hapsolmuştur...