Bana Hoşça Kal Deme, Asla Takip Etme

1.3K 86 138
                                    

Selam! Bu sanırım size İyi Ol'a bölüm atarken yazacağım son selam... Umarım iyisinizdir, keyfiniz yerindedir.

Nereden başlasam bilmiyorum ama çok uzun tutmamaya çalışacağım. Ani bir karar ile arkadaşımın ısrarı üzerine iyi ol'u yayımlamaya başladım ve ilk başlarda tereddütlerim vardı. Aşırı iyi bir kurgu olduğunu düşünmedim hiçbir zaman fakat değişik eğlenceli bir havası olduğu için yazmak bana iyi geliyordu. Bu yüzden yazmaya devam ettim. Bazılarınız Rüzgar ve Giray'ı ayırdığım için bana kızıp hikayeyi okumayı bıraktı, bazılarınız beğendi ve Kutay'ı gerçekten çok sevdi...

Yazdığım kurgularımda karakterlerime genelde ilk bölümden bağlanıp veda etmekte çok zorlanıyorum. Rüzgar'ı, Kutay'ı, Melih ve Eda'yı hatta Irmak'ı bile özleyeceğim sanırım.

Başından beri okuyan minik küçük bir kitlem var başta onlar olmak üzere oy veren, yorum yapan destek olan herkese çok çok teşekkür ederim. Gerçekten benim için ne anlama geldiğini tahmin edemezsiniz. Her şey için çok minnettarım. İyi ki varsınız.

Son kez, oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim. 

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!

.

.

.

Öyleyse kapa gözlerini

Öp beni, hoşça kal ve uyu

Hayatımın en güzel bir senesiydi. Abartmıyorum, en güzeliydi. Koca bir sene. Arkadaşlarım, ailem ve her şeyden çok sevdiğim sevgilimle birlikte geçirdiğim koca bir sene. Her şey çok güzeldi. Çok. Fazla güzel.

Kutay'la çıkmaya yılbaşından birkaç ay sonra başlamıştım. Şimdi Aralık ayının sonundaydık ve bugün bir kez daha yılbaşı kutlayacaktık. Yirmiyi aşan senelik ömrümdeki en güzel yılımı kapatacaktım. Kutay'la geçirdiğim koca bir yılı sonlandıracak, onunla yeni bir yıla başlayacaktım.

Her şey olması gerektiği gibiydi. Her şey rayındaydı ve raydan çıkan hiçbir şey yoktu.

Ailemle sabah görüşmüştüm. Arkadaşlarımlaydım, sevgilimleydim – sahip olduğum onca şeyden daha çok sevdiğim yegane insanlarla yan yanaydım. İçimden bir ses bunun bir veda olduğunu söylüyordu, ama ne zaman benim içimdeki ses doğruları söylemişti ki?

Ne zaman kendime inansam bir sorun çıkmıştı. Her zaman bir olay vardı ve ben bu acı dolu ama bir o kadar da neşeli maceranın başladığı ilk günü dün gibi hatırlıyordum:

Her şey ailemle kahvaltı ettiğim bir sabahla başlamıştı. Onlarla eğlendikten sonra işe gitmiştim, bara. Dilan'la takılmış, işimi yapmış ve kapatacağım sırada biriyle tanışmıştım. Hayatımın en büyük hatası olacağını o gece bilemediğim biriydi bu, Giray'dı. Onunla güzel bir gece geçirmiştim, sabahına arazi olmuş ve kaçmıştım.

Ertesi gün canımdan çok sevdiğim arkadaşlarımlaydım. Melih ve Eda. Melih'i artık hepiniz tanıyorsunuz, en az benim kadar – ne kadar deli, şuursuz ve kırık kafalı olduğunu biliyorsunuz. Bu geçirdiğim koca bir yılı aşan macerada onunla ne denli yakın olduğumu görmemiş olabilirsiniz, bu benden kaynaklı; insanlara hislerimi ve duygularımı yeterince belli etmekte o kadar da kabiliyetli değilim. Ama şunu söylediğimde bana inanmalısınız: Melih bu uçsuz bucaksız evrende görüp görebileceğim en iyi insan. En yakın arkadaşım.

Ve Eda. Onunla yıllar önce adını bile unuttuğum bir sosyal medya hesabında tanışmıştım. Eskiden böyle şeyler vardı – aptal gibi sevdiğimiz kitapların karakterleriymiş gibi roleplay yaptığımız mecralardı. Ben Percy Jackson serisini severdim. Nico di Angelo karakteri gibi davranıyordum. Ezik. Eşcinsel. Onun beni yansıttığını düşünüyordum. Öte yandan Eda, Bianca di Angelo gibi davranıyordu. Nico'nun ablası. Onunla ilk yakınlaşmam böyle olmuştu. Roleplayden çıkıp ona Rüzgar olarak, kendim olarak eşcinsel olduğumu söylemiştim ve Eda bunu yaptığım ilk kişiydi.

İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin