Selam! İyi Ol 1.1k okunma olmuş ve gerçekten gördüğümde çok mutlu oldum. Kitabı okuyan bana destek veren herkese çok teşekkür ederim! Onun dışında birkaç gündür ciddi anlamda rahatsız hissettiğim için çok fazla ekrana bakmamaya çalıştım ve bölüm olduğundan geç tamamlandı. Bundan sonraki bölüm ne zaman gelir bilmiyorum çünkü ağrılarım hala devam ediyor. Kısa süreli bir şekilde yazıp yazıp tamamlayabilirim belli olmaz.
Vote verip, yorum yaparsanız sevinirim. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!!
Elinin dokunuşuyla kendimi kaybedebilirim, eğer istersem.
Direnmeye çalıştım, ama dudaklarının mutluluğuna yenik düştüm.
Irmak yanımızdan ayrıldıktan sonra biz de derin bir nefes alarak çadırımıza dönmüştük, ben biraz sonra Giray'ın olmam gerektiğini söylediği yere gidecektim, ki bu da aslında çadırıydı. Ancak bu kaz sahilin arkasındaki ormanın arka kısımlarındaydı, kimsenin gelip geçmesini istemiyor ve rahatsız edilmekten kaçınıyordu.
Ona Irmak'tan bahsedip bahsetmemek konusunda hala kararsızdım. Böyle bir risk altında olduğumuzu biliyorduk ikimiz de, ama bu kadar ciddi bir hale gelmesi, belki de onun benden yeniden uzaklaşmasını ve bu yaşananların bir hata olduğunu düşünmesine yol açacaktı. Tam yakınlaşmışken aramıza bir soğukluk girmesini istemiyordum. Benim hakkında hala ne düşündüğünü bilmiyordum ve ne düşündüğünü öğrenmeden Irmak'tan bahsedersem eğer hiçbir zaman öğrenemeyebilirdim. Bu olayı ondan saklamak bencilce olabilirdi ama aramızdaki samimiyetin ya da artık her neyse ilişkinin kuvvetini öğrenmeden dile getiremezdim.
Bunlar hakkında düşünmek istemiyordum, aklım artık ne Giray'da ne de Irmak'taydı. Zihnimi kurcalayan, beni rahatsız eden ve gözlerimi kapadığımda gördüğüm tek şey onun yüzüydü. Kaybımın gözleri, onun küçük ve cansız bedeni, soğuk morgdaki solgun yüzünü görüyordum. Toprağa bırakılışını, tanıdıklarının gözyaşlarını görüyordum, kendini yere atıp feryat figan ağlayanları duyuyordum.
Hep öyle olurdu: Ölümünün ardında acı çeken insanlar bırakacak olanlar bu dünyadan göçer, fakat ardında onlar için tek bir gözyaşı dökecek kimsesi olmayanlar onlarca yıllar boyunca yaşamaya devam ederdi.
O, ölmeyi hak etmemişti.
Böylesini, asla.
Belki de Giray'a bundan bahsetmeliydim. Beni dinler, bana destek olabilirdi. Onsuz geçirmek zorunda kaldığım bu üç yılın birikmiş acısını Giray'a kusabilirdim, beni koşulsuz bir şekilde dinleyeceğine emindim. Ama yine de, ikimiz için hazırladığı bu güzel akşam planını, kendi karanlığıma hapsetmenin ne kadar doğru olduğunu da sorgulamadan edemiyordum.
Melih ve Eda çadırın önündeki taburelerdeydi. Melih, sigarasından aldığı nefesin dumanını üflüyor, Eda'ysa elini savuşturarak o dumanı kendinden uzak tutmaya çalışıyordu. Benim çadırdan ayrıldığımı gördüklerinde "Ne haber?" diye sordu. "Bir karara vardın mı?"
"Ne konuda?" Salağa yatasım vardı, nedenini bilmiyordum. Aslında açıklama yapmak istemiyordum sanırım.
"Giray'a anlatıp anlatmamak konusunda," Melih sigarasını söndürüp ayağa kalkarak yanıma geldi ve ellerini omuzlarıma yerleştirdi; bu, beni desteklediğini sözlerle ifade etmek yerine kullandığı bir hareketti. "İçinden ne geliyorsa onu yap," dedi çadıra girmeden. "Ama beni uyandırmadan yap. Sabahın bir köründe yola çıkacağız zaten."
"Not aldım," diye gülümsedim ve Eda'ya da el salladıktan sonra Giray'ın çadırına doğru yürümeye başladım. Aklımda hala Irmak'tan bahsedip bahsetmeme konusunda net bir karara varmadığımı fark ettiğimde bir anlığına yürümeyi bıraktım. Konuşacak bir şey bulamazsak mı bahsetsem? diye düşünüyordum. Saçmalama. O zaman neden bu zamana kadar beklediğimi sorar. Belki de en iyisi hiç bahsetmemekti, kim bilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]
Teen FictionÖğretmenine karşı duygular besleyen Rüzgar, gezinin sonunda hislerinin karmaşasında kaybolurken kendini bir başkasının dünyasında raks ederken bulur. Şimdiyse bir aşk üçgeninde hapsolmuştur...