Bir Daha Rüzgar'ın Gözlerinin İçine Bile Bakma

589 88 109
                                    

Selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Öhöm öncelikle, yavaş yavaş hikayenin sonuna yaklaşıyoruz ve bu yolda bana verdiğiniz destekler için hepinize minnettarım. Bu kadar çabuk 30 bin okunma olacağını düşünmemiştim açıkçası. Birkaç kişinin okuyup hevesimi aldıktan sonra yazmayı bırakacağımı düşünüyordum. Her şey için şimdiden çok çok teşekkür ederim iyi ki varsınız!

 Oy verip ve bol bol yorum yaparsanız mutlu olurum. Oylar okunmaya göre birazcık düşük sizden istediğim sadece yıldıza dokunup oy vermeniz. Umarım beğenirsiniz.

İyi Okumalar!

.

.

.

Ona dokunmak, istediğin her şeyin gözünün önünde olduğunu fark etmek gibiydi

Onu ezberlemek, en sevdiğin eski şarkının tüm sözlerini bilmek kadar kolaydı

Kampüsten bir süreliğine ayrılmadık. Daha ilk ders saati bile dolmamışken şimdiden eve ya da Kutay'ın yanına dönüp de ilgiyi üzerime çekerek "bir şey mi oldu" sorusunun defalarca yöneltilmesini istemiyordum. Zaten Kutay'la anlaştığımız üzere ders saatleri sona erdiğinde, ya da en azından öğle arasında, kampüse gelecekti.

Bir yandan da Giray'la yaşadığım tatsız şeyleri Kutay kampüsteyken anlatmak ne kadar doğru bilmiyordum: eğer ona burada sinirlenirse onu bulması çok daha kolay olacaktı. Tabii, Kutay'a yaşadığım şeyleri anlatma sebebim beni koruması ya da savunmasını istediğimden de değildi; sadece aramızda hiçbir anlatılmamış şeyin kalmamasını istediğimiz ve buna yönelik bir söz verdiğimiz için anlatmak istiyordum.

Öğle arasına kadar epey vaktimiz vardı. Kutay'la telefonda konuşmamaya gayret ediyordum çünkü eğer sesimi duyarsa bir şeylerin yolunda olmadığını anlayabilirdi. Doğruyu söylemek gerekirse bir şeyler zaten yolunda değildi:

İnsanların bana bağırmasından oldum olası nefret etmiştim. Her ne olursa olsun bağırılmayı sevmiyordum ve bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. İyi bir şey uğruna bağırıyor olsalar bile kendimi kötü hissederdim. Bağıran kişinin hiçbir önemi yoktu, ister bana çok yakın biri olsun isterse dünyanın öbür ucundan hiç tanımadığım biri. Sadece sevmezdim.

Şimdi bana bağıran Giray'dı ve kim olduğunun bir önemi yoktu, sadece bana bağırmış ve beni aşağılamıştı. Kendimi küçük düşürülmüş hissediyordum. Değersiz hissediyordum. Acınası, çaresiz ve fikri zikri beş para etmez bir deri paçavrasıydım.

Kendimi uzun zamandır böylesine kötü hissetmemiştim. Hiç kimse, ve bunu yeterince vurgulayamadığımı biliyordum, hiç kimse bana kendimi böyle önemsiz hissettirmeyi başaramamıştı. Ama Giray, bir zamanlar aşık olduğum yalanıyla kendimi kandırdığım ve bana aşık olduğu yalanıyla beni kandırmayı başarmış olan eski sevgilim bunu başarmış ve kendimi, yıllar sonra, bir hiç olduğuma ikna etmeyi başarmıştı.

Bu kadar mıydı: insanların birbirlerine ve birbirleriyle paylaştıkları geçmişe duydukları saygı bundan mı ibaretti? Bir hiç. Aramızda hiçbir şey yaşanmamış gibi, birbirimizi hiç iyi hissettirmemiş ve birbirimizin gözlerine bakıp hiç gülümsememiş, gülümsetmemiş gibi birkaç saniye içinde her şeyi elinin tersiyle tokatlayıp öteleyecek kadar büyük bir hiç.

Beni artık önemsemiyor olması umurumda değildi. Beni artık sevmiyor olması hiç ama hiç umurumda değildi: ben önüme bakmış, onu arkamda bırakmış ve hayatıma yeni ve beni en az benim onu sevdiğim kadar seven biriyle birlikte olmuştum.

Beni üzen, kahreden şey bambaşkaydı: onun hiçbir şeye saygı duymayışı beni üzen asıl şeydi. Ondan beni sevmesini, bana ve benim seçimlerime saygı duymasını istemiyordum bile. Sadece paylaşılan geçmişimize saygı duymasını bekliyordum ama o bunu bile başaramıyordu.

İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin