Zehir Gecelerime Panzehir Buluyorum

14K 527 394
                                    

3-4 yıldır kurgularımı burada yayınlamayı bırakmıştım. Son haftalarda yazdıklarımı arkadaşlarıma okutunca burada yayımlamam gerektiğini söylediler. Normalde ilahi bakış açısıyla yazan bir insanım ama bu kez farklılık olması için kahraman bakış açısıyla yazmak istedim biraz farklı bir şey çıktı ortaya ama yine de okuyun işte.

Umarım beğenirsiniz nasıl böyle bir kurgu çıktı hiç bilmiyorum malum pride ayındayız iyi okumalar!

Gecenin bir yarısı rüyalarımda seninle olacağımı biliyorum.

O yüzden doğru zamanı bekliyorum, ama sen hazır mısın?

Kitap sayfalarının o tozlu kokusuna dair onlarca güzel söz vardır. Ne kadar doğal, ne kadar iyi ve ne kadar ferah hissettirdiğine dair konuşur durur herkes. Öte yandan ben de severim o kokuyu, içine çeker beni bir şekilde ve ben de ona duyduğum o derin hayranlık eşliğinde kaybolurum. Bazen daldığımda hararetlenirim, neden bilmem. Sanki milyonlarca derecede yanan bir gök gibi hissederim kendimi.

Bakın, olayların böyle olmasını ben istemedim.

Ben her zaman her şeyin en iyi şekilde ilerlemesini, en güzel şekilde sonuçlanmasını istedim. İster inanın ister inanmayın ama ben hayatım boyunca kimsenin kalbini kırmadım. Kasten yapmadım en azından, istemeden yaptıysam da gönlünü almak için elimden geleni ardıma koymadım.

Buna dilerseniz karma deyin, dilerseniz ne ekersen onu biçersin gibi şeyler. Ancak ben yapılan her şeyin bir dönüşü olduğunu düşünüyorum. İyi ya da kötü. Başıma kötü bir şey gelmesini istemiyorsam, neden başkasına kötülük yapayım? Bana bir yararı olmayacak. Ya da bir başkasına.

Yanan gök, belki de düzeltmeliyim sanırım, gökte yanıyormuş gibi hissetmem kendimi. Yanan göğün kendi gibi hissederim. Öyle bir ateş ki parlaklığı içimizdeki hastalıkları öldürecekmiş gibi.

Daha ilk sayfadan ne saçmalıyor bu diye düşünebilirsiniz. Ancak üzgünüm, bu biraz böyle gidecek. Bu sayfaların bir günlüğün nadide parçaları olduğunu fark ettiğinizde bahsettiğim şeylerin ne kadar mantıklı olacağını anlayacaksınız.

Kitaplar, evet. İçinde kaybolduğum o bir zamanlar yüce ağaçlar olan, sonra da keyfimiz ya da kültürümüz için kağıda dönüştürülen sayfalar. Kitaplar güzeldir, kimse inkar edemez bunu. Ediyorsa da aptaldır zaten. Ama bugün, rahatça kitap okuyabileceğim son gündü. Öyle ki bugünü de öyle ahım şahım güzellik ve bollukla kitaplar okuyarak geçiremeyecektim. Çünkü aynı zamanda ailemle geçireceğim son gündü.

Bunu fark etmem uzun sürmedi. Annemin "Rüzgar, kahvaltı!" diye seslenmesiyle kendime geldim. Nasıl kahvaltı saati bu kadar erken gelmişti? Daha sıcak yatağımdan sıyrılıp duşa bile girmemiş, kirimden pasımdan bile arınmamıştım. Neyse, böylesi daha iyi olurdu belki. Kahvaltıda üzerim yağ kokacağı için ondan sonra duşa girmek daha mantıklı geliyordu şimdi.

Üzerimdeki pikeyi yatağın köşesine atıp, yatağımın yanındaki masanın önünde duran sandalyenin sırtına atıverdiğim şortumla tişörtümü üstüme geçirdim. Odamın karşısında banyo vardı, karman çorman saçımla kimselere görünmeden oraya yönelip açtığım muslukla birlikte avuçlarımda biriktirdiğim suyu yüzüme çarptım, birkaç kere tekrarladım bunu.

Aynadaki yüzümü şöyle bir inceledim. Halihazırda dalgalı ve haliyle kabarık duran kumral saçım, başımın üstünde kendi medeniyetini kurmuş vaziyetteydi. Vahimdi, çok vahim. Duşa girmeden bunun düzeleceği yoktu, biliyordum, yine de tekrar avuçlarımda biriktirdiğim birazcık suyu saçıma atıp tutam ve perçemleri parmaklarım arasında gezdirerek toparlamaya, bir şeyleri düzeltmeye çalıştım.

İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin