Selaam! 10-15 gündür bölüm atamıyordum çünkü aile evine döndüm ve yazabilmek için hiç fırsatım olmadı. Çok beklememeniz için geçiş tarzında bir bölüm yazdım ve bir sonraki bölümü 1 hafta içinde yayımlamayı düşünüyorum, lütfen kusuruma bakmayın.
Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!
Sorma neredesin diye, döndüm başladığım yere.
Nerede ararsın beni, gezer iken üstümde?
Otelin yanmış, küle dönmüş halini görmek belki de en zoruydu. Orada çalışan herkesin bir anda işsiz kaldığının farkına varmak, gezimizin bu şekilde sona ermesi düşüncesinden daha can alıcıydı. Otele bakan yüzümü arkamda yanıp biten ormana çevirdiğimde duman bulutunun hala tamamen kalkmadığını gördüm, sabahın erken saatleriydi ve yangın daha yeni söndürülmüştü.
Can kaybı olmadığı gibi, kaybedilenlerin haddi hesabı da yoktu.
Giray, diğer öğrencilerle ilgilenmek için yanımdan ayrıldığında polisin uzaklaşmasını fırsat bilen Kutay da üzerindeki battaniyeyi atıp bana doğru yürümeye başladı. Yolu, Eda ve Melih'in karşıma çıkmasıyla kesildi. "İyi misin?" diye sordu Eda elini omzuma yerleştirerek. "Çok korkuttun bizi."
"Ben daha çok korktum, emin olun," diyebildim. Onlara yaşattığım o anları telafi etmemin herhangi bir yolu var mıydı bilmiyordum, ama o an kendimle birlikte onların, hatta daha doğru düzgün tanışmadığımız halde beni kurtarmak adına hayatını riske atan Kutay'ın bile canını tehlikeye atmış olmak bir yandan beni kahretmiyor değildi.
"Ne vardı aklında?" diye soran Melih, kolunu Eda'nın omzuna zarifçe atmıştı ve onun iyi hissetmediğini düşünerek yanında olduğunu belli edercesine zarifçe tenini okşuyordu, ona güç vermek istiyordu. "Neden öylece kalakaldın?"
"Ceset," diye fısıldadım, Kutay'ın her an buraya gelmesine karşın etrafa sesimi duyurmak istemiyordum. "Giray olabilir diye düşündüm." Bunu düşündüğüm anı hatırlarıma getirmek bile beni yine buz kesmişçesine bırakacak gibiydi. "O an bütün fonksiyonlarım durdu sanki."
"Geçti," diye beni teselli etti Eda. "Ama... Şu seni taşıyan kim?"
Kutay'dan bahsediyor olduğunun farkındaydım, onu tanımadığımı söyledim ama Melih'le bizi sevgili sanarak bizimle tanışmak istediğini de belirttim. Sözlerimin sonlarına doğru bakışlarımı Melih'e çevirip "Senin eşcinsel olmadığından da bahsettim ama kendim hakkında bir şey söylemedim," dedim. "Artık ne sonuç çıkarır, bilemem."
Demeye kalmadan Kutay, Eda ve Melih'in yanındaki yerini alarak hepimize aldı. "İyi görünüyorsun," dedi gülümseyen bir yüzle. "Herkes işini iyi yaptı, birkaç saate şehre dönüyoruz."
"Dönüyoruz?" diye soruverdi Eda. "Otel çalışanları da mı bizimle dönüyor?"
Kutay başını iki yana sallayıp elini ensesine götürdü. "Ben burada staj yapıyorum – yani, yapıyordum," diye açıklamaya başladı. "Öğrencilerinden birini kurtardığımı öğrenen organizatörünüz, sizin okulunuzda bana bir yer bulabileceğini söyledi. Son senemi orada tamamlayacağım gibi duruyor."
Bu konu hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Hoş, bir şey düşünmek isteyip istemediğimi bile bilmiyordum, orası ayrı. Kutay, birçok açıdan iyi kalpli birine benziyordu. Başkalarının ihtiyaçlarını, hatta canlarını, kendinden önce tutuyordu ki bu da benim hayatımı kurtarmasını sağlamıştı. Öte yandan gerçek bir arkadaşı olup olmadığından da emin değildim ve bu beni rahatsız etmiyor değildi. Etrafındakilere açılamamanın ne demek olduğunu gayet iyi biliyordum, hapsolduğumuz dolapta bir başımıza çürüyüp gitmenin hissettirdiklerini unutmam mümkün değildi. Zaten ben de hala çürüyordum, birkaç arkadaşımdan başka bu varlığım hakkında herhangi bir fikre sahip olan kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]
Teen FictionÖğretmenine karşı duygular besleyen Rüzgar, gezinin sonunda hislerinin karmaşasında kaybolurken kendini bir başkasının dünyasında raks ederken bulur. Şimdiyse bir aşk üçgeninde hapsolmuştur...