Kaç, Kurtul Kendinden; Doğ Küllerinden

1.5K 212 64
                                    

Herkese selam, nasılsınız? Son zamanlarda bölüm yayımlamam biraz gecikiyor biliyorum. Memlekete döndüğüm için rahatıma kavuşmam biraz geç oldu. Kısa süreli şekilde yayımlamaya devam edeceğim yani öyle umuyorum. 

Küçük bir şeye değinmek istiyorum. Hayalet okuyucu o kadar fazla ki okunma oranı artarken vote hiçbir şekilde artmıyor ve bu biraz beni üzüyor. Okuyan herkes iki saniyesini ayırıp vote verirse sevinirim. 

Kitabın ilerlemesinden memnun musunuz? 

İyi okumalar, umarım beğenirsiniz!

Karanlık bitmezse, güneş görünmezse; dünya bizi bırakıp başka yerde dönerse?

Göz gözü görmezse, gücümüz yetmezse; hayat vazgeçip başka yerde ürerse?

İzdiham.

Sessizliğin bozulması, herkesin çığlıkları.

Hayatını kurtarmak isteyenler, panikten ağlayanlar ve yaşamlarının zehre dönüştüğü hissi.

Yalnızlık, uzaklık; aileleri onlardan bihaber. Ailem benden bihaber.

Ormanda neden çıktığı bilinmeyen yangın ormanı yakıyor, rüzgarsa dumanını bize getiriyordu. Ama bize, otele gelen tek şey dumanı değildi, alevlerin kendisiydi. Sıcak hava, sık ağaçlar, yangının alabildiğine büyümesine yol açıyordu. Eğer müdahale edilemezse yarım saat içinde otelin yanıp küle döneceğini düşünüyorlardı. İlk kez bu kadar endişeleniyordum.

Bütün oteli tahliye etmeleri kaç dakika sürdü bilmiyorum, ama otelden nasıl çıkarıldığımı hatırlıyorum. Odaya girip çıkmamız gerektiğini söyleyen siluet, benim anlamsız ve boş bakışlarıma karşılık yanıma gelip kolumdan sürüklemeye yeltendi ve ben hala hiçbir şey anlamıyordum, böyle bir şeyin mümkün olmadığını adım gibi biliyordum. "Oyalanma, Rüzgar!" Beni tanıyordu, ben onu tanıyor muydum? Yeni yeni açılmaya başlayan gözlerim kendine gelmeye başladığında giydiklerine baktım. Kumaş pantolon, beyaz gömlek ve siyah bir yeleğin göğsüne iliştirilmiş bir isimlik: Kutay.

Bu sırada otelin yangın alarmına uyanan Eda ve Melih, benim gibi hiçbir şeyi anlamlandıramamış olacak ki odada beni sürüklemeye çalışan birinin olduğunu gördüklerinde Kutay'ı benden uzaklaştırmaya girişti. "Derdiniz benimle değil!" diye bağırdı Kutay. "Yanmak istemiyorsanız bir an önce kaçmalıyız."

"Neyden bahsediyorsun sen?" Eda, sakinleşip neler olduğunu sormaya karar vermişti. "Ne yanması?"

"Etrafınızı dinleyin," dedi telaşla. "Yangın çıktı ve eğer hızlı olmazsak yanacağız!"

Başka bir şey söylemesine gerek yoktu, artık oteli terk etmemiz gerektiğinin farkına varmıştık. Bütün bina, biz hariç, tamamen tahliye edilmişti. Ancak biz o kadar şanslı değildik, değildik çünkü artık çok geçti. İtfaiye yangının yoğunlaştığı, otele yaklaştığı bölgeye odaklanmışken dibimize kadar giren alevlerin görmemiş olmalıydı. Binanın sallandığını hissettik, öncesindeyse bir patlama duyduk.

"Bir çıkış bulmamız lazım!" diye bağırdım gürültü arasından yanımdakilere sesimi duyurabilmek adına. Kulaklarım duymuyor gibiydi. Zar zor nefes aldığımı hissediyordum.

Artık bitmişti.

Ateş, bizi sarmaya başlamıştı.

Görüşüm bulanıklaşmaya başlıyordu, alt kattan üstlere doğru sızan duman ciğerlerimi dolduruyor ve aralıksız bir şekilde öksürmeme yol açıyordu. Diğerleri de benim kadar stresliydi. Eda elleriyle burnunu kapatmış korku dolu gözlerle etrafı incelerken Melih onun yanından ayrılmıyordu. Kutay'sa beni yanımdaydı. Belki de beni hatta bizi kurtaran tek kişiydi. Kurtulmuş muyduk bilmiyordum ve buna rağmen aklımda başkaları vardı, kendini kurtarıp kurtaramadıklarını merak ettiklerim.

İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin