Lavanta ve Zambak Aklımdan Çıkmak Bilmiyor

1.3K 151 117
                                    

Selam! Sonunda bölüm yayımlıyorum... Kendi evimde olmadığım için bölüm yazmam çok zordu ve vaktim olmadı maalesef. Kendi evime döndüğümde de düzenimi falan oturtmak biraz zaman aldı. Düzenli bir şekilde bölüm yazmayı planlıyorum ama bir şeyler çıkıyor ve aksatmak zorunda kalıyorum maalesef. 

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar! 

Zirvede olmalıyım ama her zaman yeraltındayım

Her şey iyi gidiyor ama ben kendimi boğuyorum.

Denizin soğukluğu bedenime işlemişken onun dudaklarının sıcaklığı beni ısıtıyordu. Ama ne yaptığını bildiğinden emin değildim. Bedenime yayılan hisler bir anlığına iyi hissetmem, sağladı, üşüyüşüme karşı çıkan bir zıtlıktı sanki. Yine de bunu sürdüremezdim – ona ait değildim.

Elimi yerleştirdiğim omzundan onu hafifçe ittirdim ve yüzünü benden uzaklaştırmasını sağladım. O aniden başını ellerinin arasına yerleştirip ardı arkası kesilmeden özürler dilemeye başlarken ben istemsize dilimle dudaklarımı ıslatıp onu farkında olmaksızın bir kez daha tatmış oldum. Oturduğu yerden hızla kalkıp kendiyle arama bir mesafe koydu. "Önce sana sormalıydım – üzgünüm."

"Kutay," dedim.

"Nasıl böyle bir şeyi rızanı almadan yapabilirim?"

"Kutay."

"Arkadaşlığımızı daha başlamadan mahvettim."

"Kutay?"

"Gitmek istiyorsan sorun değil, haklısın – sonuna kadar haklısın."

"Kutay!" Sesimi yükselttiğimde bakışlarını bana çevirip kalakaldı. "Bir şey söylemedim." Belki de söylemeliydim, iyimserliğimin sonumu getireceğini ben de biliyordum. "Kendine yüklenme."

"Özür dilerim –"

"Dileme." Durdum. Artık açılma vakti gelmişti. Yani, en azından kısmen. "Biriyle birlikte olduğumu söylemem gerekirdi. Yanlış sinyaller verdiğim için ben özür dilerim."

Üzerime diktiği bakışları korkutucu bir hale gelmeden önce aniden gülümsedi. "Bir saniye," dedi elini saçına atıp karıştırırken – sanırım düşündüğü ve sindirmeye çalıştığı anlamına geliyordu – ve sonra yeniden bana baktı. "Tek sebebi bu mu? Yani –" Durdu. "Neden söylemedin ki?"

Bir yalan söylediğinizde o yalanın bir çığ gibi büyüyeceğini düşündüğünüz oldu mu hiç? Aslında bakarsanız yalanlar hep böyledir: Bir taneyle başlarsınız ve o yalanı koruyabilmek adına onlarca yalanla yaşamaya devam edersiniz. Şimdi ben de bir yalanla başlayacaktım ve genelden farklı olarak bu yalanın devamının geleceğini ve etten kemikten Pinokyo'ya dönüşeceğimi biliyordum. "Seninle tanıştığımızda biriyle değildim."

"Yeni mi oldu?"

"Sorguya mı çekiliyorum?" dememin üzerine bozulan Kutay yeniden özür diledi. Ayağa kalkıp "Şaka yapıyorum," derken ona yaklaştım ve elimi omzuna yerleştirdim. Ona dokunduğum an gözlerini bir anlığına kapayıp derin bir nefes aldı. "Sorun değil."

"Hala arkadaş mıyız?"

Eve dönene dek düşündüğüm tek şey bu soruydu. Ona öyle olduğumuzu söylemiştim, öyle olmak da istiyordum. Onun yalnız kalmasını ve kendini kapattığı karanlık odalarda sessizce ağlayışını düşünmek benim canımı sıkıyordu. Açık konuşmam gerekirse, arkadaşlığın benim açımdan hiçbir sakıncası yoktu. Ancak Kutay'ın benden hoşlandığını bile bile kendimi ona yakın tutmam ne kadar doğruydu, işte ondan o kadar da emin değildim.

İyi Ol // boyxboy [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin