''Ben çıkıyorum'' diye bağırdı Seungri ayakkabılarını bağlarken.
''Bu saatte nereye?'' dedi annesi gözlerini devirerek.
''Ji-yong'ın ailesi yine Dami için bir okul tebrik törenine gidiyorlarmış, yalnız bırakmamak için gidiyorum'' dedi Seungri, gidip gitmemesinin onlar için hiç bir önem teşkil etmediğini biliyordu hatta 'gerçek' aile olarak kalacaklarından genelde bu duruma sevinirlerdi bile.
''Seungri, lütfen başını derde sokma ve beni uğraştırma'' dedi babası içeriden bağırarak.
''Tamam'' dedi Seungri sadece ve çıktı evden. Ailesinin tek umurlarında olan şey evden gereksiz yere -ki bu Seungri'nin içinde bulunduğu güzel şeyleri bile kapsıyordu- evden çıkmak istememeleriydi. Devamında Seungri istediği her şeyi yapabiliyordu çünkü kimse onu asla umursamıyordu. Bu yüzden Ji-yong onun en yakın arkadaşıydı ya zaten, aynı kaderi paylaşıyorlardı ve bunun nedenini ikisi de asla bilmiyordu. Mesela ailesi onu asla Dami'nin ödül törenlere götürmez sen evde kal derler geçerlerdi, kimsenin onun bir Kwon olduğunu bilmesini istemezlerdi. Birbirlerini çok iyi anlıyorlar ve çok iyi tamamlıyorlardı.
Ji-yong'ların evi sadece iki blok ötede olduğu için Seungri'nin gelmesi de pek fazla sürmemişti. Bu yüzden hızlıca kapıyı çaldığında yerinde duramıyordu pek. Kapının açılması ise sadece otuz saniye sürmüştü.
''Çiçeğim'' dedi Ji-yong kapıyı açarken, daha sonrasında kollarını da açmıştı.
''Güzelliğim'' dedi Seungri de açılmış olan kollarına kendisini bırakırken. Birbirlerine çok düşkünlerdi ve dışarıdan gören herkes onları sevgili sanıyordu, asla umurlarında değildi çünkü insanlara göre hayat yaşamıyorlardı. Hem birbirlerinden zaten hoşlanıyor bile sayılabilirlerdi.
*
''Patron'' dedi Yoongi derin bir nefes alarak ama Seung Hyun masada duran her şeyi yere attı.
''Hemen ipini çekin Yoongi'' dediğinde Yoongi sadece kafası tamam anlamında sallamış ve hemen salondan çıkmıştı. Hiç kimse Seung Hyun'la uğraşamazdı ve Seung Hyun bunu hatırlatmak için elinden geleni kesinlikle yapmaktan çekinmiyordu. Bu sıra canını çok fazla sıkıyorlardı ve artık susmak aptallık sayılırdı.
Derin bir nefes alıp salonda ki koltuklara attı kendini.
''Soo Bin!'' diye bağırdı daha sonrasında ve evin hizmetlisinin onun yanına gelmesi sadece bir kaç saniye sürdü.
''Buyurun efendim?''
''Bana bir bardak viski ver'' dediğinde kadın kafasıyla onu onaylamış ve hemen ortadan kaybolmuştu. Bir dakika içinde elinde bardakla geri döndüğünde Seung Hyun bardağı eline aldı ve kadına eliyle kaybol işareti yaptı. Çok gergin ve çok sinirliydi, her an herkesi parçalayabilirdi ve onu tanımayan biri bile görse bunu hemen anlardı. Hyunjin kendini ne sanıyordu asla bilmiyordu ama kiminle aşık atmaya çalıştığını öğrenmesi herkes için kesinlikle daha iyi olacaktı.
Sakinleşmeye çalışarak elindeki bardaktan bir yudum aldı ama tam o sırada bir anda telefonu çalmaya başladı. Seung Hyun bugünün birilerini gerçekten kendi elleriyle boğazlayarak öldürmeden biteceğine olan inancını git gide kaybediyordu. Derin nefesler alarak telefonunu pantolonun cebinden çıkartıp ekranına baktı.
'Gizli Numara' yazdığını gördüğünde gerçekten bugün sinirden beyninin patlayacağını düşünüyordu.
''Ne var?!'' diye açtı telefonu oldukça sinirli bir şekilde. Onu sürekli birileri gizli numaralardan arar ve tehdit ederlerdi, o da maximum bir saate bu kişileri bulur ve öldürmekten asla çekinmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG NUMBER | TOPRI
Fanfictionİki ergen bir arkadaş gecesinde işletmeye çalıştıkları numaranın başlarına nasıl bir dert açacağını nereden bilebilirdi ki? Bu hikaye yaş sınırlaması ve rahatsız edici ögelerle şiddet içermektedir. Lütfen boş atmayın ve rahatsız olacaksınız okumayın...