2 Hafta Sonra
Seung Hyun yine huzursuzdu. Kızının canını yakan pisliği hak ettiği yere yani cehenneme göndereli bir hafta kadar oluyordu. Hyo-chan ise gözlemlediği kadarıyla çok daha iyiydi. Sonia artık eskisi gibi kendisiyle konuştuğunu ve zaman geçirdiğini söylemişti. Yani aslına bakacak olursanız her şey olması gerektiğinden fazla yolundaydı.
''Acıyor mu?'' dedi Soo Bin karşısında ki çocuğun kolunu hareket ettirirken.
''Biraz'' dedi Seungri alçıdan çıkmış olan kolunu oynatmaya çalışırken. Etraf tekrar sessizleşirken kapı çaldığında ikisinin de gözleri bir an için Seung Hyun'a doğru dönmüştü.
''Hayır'' dedi Seung Hyun onların ne demek istediğini anlayarak.
''Kimseyi beklemiyorduk'' dediğinde Seungri yutkunmuştu ama Seung Hyun derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve kapıyı açmaya bizzat kendisi gitti. Bazı şeyleri direkt kendisi yaptığında Seungri'nin daha güvende hissettiğini biliyordu çünkü. Kapıya doğru adımladıktan sonra yavaşça belinde ki silahı eline almış ve hiç ses çıkartmadan tetiği çekerek hazır bir halde bulunmasını sağlamıştı. Tekrar derin bir nefes aldıktan sonra yavaşça kapıyı açtı ve silahını direkt olarak karşısında ki kişinin alnına dayadı ama gördüğü kişiyle gözleri büyüdü.
''Pardon'' dedi direkt silahını indirirken.
''Sorun değil'' dedi Bong-am derin bir nefes alırken.
''Umarım müsaitsindir'' dediğinde Seung Hyun silahını tekrar beline yerleştirmekle meşguldü.
''Müsaitim, içeri gel lütfen'' deyip kapının yanına doğru geçtiğinde babası yavaşça evin içerisine doğru girmişti. Kendisi de kapıyı kapattıktan sonra muhtemelen içinde ki huzursuzluğun nedenini öğrenecek olmanın endişesiyle yavaşça salona doğru döndü.
''Babacığım hoş geldiniz'' demişti Seungri hemen ayağa kalkarak.
''Hoş bulduk oğlum'' dedi Bong-am gülümsemeye çalışarak. Oğluyla olan anlaşması basitti, oğlu tekrar aşık olmuştu -ki bu normaldi- ama babasına oturduğu koltuğu da boş bırakmayacağına dair garanti vermişti. Tek istediği partnerinin oldukça normal bir hayat yaşamasıydı ve yaşlı adam oğlunun bu isteğini kabul etmişti tabi ki.
''Nasılsınız?'' demişti Seungri karşısında ki adam otururken.
''İyiyim, sen nasılsın?''
''Teşekkürler, bir şey ister misiniz?'' dediğinde Seung Hyun girmişti içeriye.
''Kahveni özlemediğimi söylersem yalan söylemiş olurum Ri'' dedi yaşlı adam derin bir nefes vererek.
''Hemen yapayım tabi ki'' dedi genç adam gülümsemeye çalışarak, Bong-am'dan Seung Hyun'un on katı kadar falan korkuyordu doğal olarak.
''Sende ister misin hayatım?'' dedi sevgilisine dönerek.
''Lütfen'' dedi Seung Hyun da derin bir nefes verip babasının karşısına otururken. Seungri onun bu söylediğiyle beraber derin bir nefes alarak ayak altından çekilmişti ama Bong-am bütün gerginliğine rağmen sırıtmıştı, onun tanıdığı Seung Hyun kimseden bir şey rica etmezdi çünkü.
''Dinliyorum''
*
''Seung'' dedi Seungri hiç emin değilken.
''Bir buçuk hafta çok değil mi bir toplantı için?'' dediğinde Seung Hyun sadece gözlerini devirdi.
''Neden her şeyi ama her şeyi sorguluyorsun ki? Sana bir buçuk hafta boyunca bir toplantı yapacağımı söylüyorum ki bu seni görmemeleri ve senin ulaşabilecekleri bir yerde olmamanı gerektiren bir toplantı silsilesi'' dediğinde Seungri ona ne derse desin bunları asıl sorma amacını asla anlamayacağını bildiğinden nefesini tüketmeye değer görmedi ve açıkça ona sarılmayı reddederek evden çıktı. Seung Hyun ise sadece gözlerini devirmekle yetinmişti. Onun kendisi için endişelendiğini tabi ki biliyordu, Seungri'nin kendisine olan güvenini onları tanıyan herkes biliyordu çünkü. ''Elli kadınla aynı odaya gözüm kapalı koyarım'' demekten asla çekinmiyordu Seungri, o kadar çok güveniyordu ona. Çünkü onu artık tanıyordu ve neyin ne olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG NUMBER | TOPRI
Fanfictionİki ergen bir arkadaş gecesinde işletmeye çalıştıkları numaranın başlarına nasıl bir dert açacağını nereden bilebilirdi ki? Bu hikaye yaş sınırlaması ve rahatsız edici ögelerle şiddet içermektedir. Lütfen boş atmayın ve rahatsız olacaksınız okumayın...