''Biri bana neler olduğunu anlatacak mı?!'' diye bağırdı Bong-am hastanenin koridorunda. Seungri sadece yere odaklanmış bir şekilde sandalyede oturuyordu, üzerinde ki kanlı kıyafetleri çıkartmayı bile kabul etmemişti. Şu an yaklaşık iki doz sakinleştirici sayesinde böyle olduğu yerde delirmeden oturabiliyordu.
''Sang-min? Min-ho? Yoongi? Ya biriniz bir şey söylesenize?!'' Bong-am tam Seungri'ye doğru yürümeye başlamıştı ki Yoongi araya girdi.
''Bahçe de konuşalım mı müdür?'' dedi ağlamaktan kapkalın olmuş sesiyle. Bong-am bir ona bir Seungri'ye baktıktan yavaşça hiç bir şey demeden hastanenin çıkışına yürümeye başladığında Yoongi sadece Ji-yong'a bir bakış atmıştı. Ji-yong onun ne demek istediğini anlayarak kafasıyla onayladıktan sonra Yoongi durmadan tekrarladığı derin nefes alma hareketlerini yine tekrarlamış ve yavaşça yaşlı adamı takip etmişti. Herkesin şok içerisinde olduğu hiç kimsenin ne yapması gerektiğini kestiremediği anlardan biriydi bu aslında.
Seungri sevdiği adam kollarına yığıldığında ne yapacağını bilememişti mesela. O an nefes bile alamamıştı ve ne tepki vermesi gerektiğini bilememişti. Sevdiği ama kendisine ufakça gülümseyip kafasını onun omzuna gelecek şekilde kucağına yığıldığında yapabildiği tek şey hayır diye bağırmak olmuştu çünkü. Tek bir kelimeydi değil mi? Sadece, hayır. Defalarca kez üst üste tekrarlanan ve git gide volüm arttıran o kelime? Sonrasını hatırlamıyordu Seungri, nasıl oldu da hastaneye kadar geldiler, ne oldu da bunu başarabildiler bilmiyordu. Sadece sevgilisinin hastanede hemen sedyeye alınmasını ve devamında geçirdiği sinir krizini hatırlıyordu o kadar. Daha sonrasında ona zorla yaptıkları sakinleştirici iğneleri...
''Dinliyorum? Oğluma ne oldu?'' dedi Bong-am büyük siyah minibüse bindiklerinde.
''Müdür inanmayacağını biliyorum'' dedi Yoongi tekrar derin bir nefes alarak.
''Senin haberin var mıydı bilmiyorum ama Seungri ile ayrıldılar''
''Biliyorum'' dedi Bong-am aklına gelen şeyin olmaması için dua ederken.
''Aşamadı, aşamadığını biliyordum aslında ama Daesung'ı eşek sudan gelinceye kadar dövdükten sonra kapının önüne fırlatacak kadar değil'' Bong-am'ın gözleri kocaman açılmıştı genç çocuğa bakarken. Daesung, Seung Hyun'un her zaman en hassas noktası olmamış mıydı ki?
''Sonrasında Seungri ile tartıştılar, Seungri sorun zaten senin benden böyle bir şeyi saklamandan deyince silahı Daesung'tan çekip kendi kafasına doğrulttu Allah'ın manyağı! Sarhoştu zaten bu yüzden Seungri hemen eline atıldı kendisine bir şey yapmasın diye ama silahı elinden almayı beceremedi, gördüğün gibi'' dediğinde Bong-am şok olmuş bir şekilde bakıyordu ona. Oğlu her zaman çok ama çok güçlü bir bünyeye sahip olmuştu çünkü. Hem Seung Hyun oldukça da duygusuz bir adamdı.
''Benimle dalga mı-''
''Müdür, ciddiyim'' dedi Yoongi.
''Seungri o yüzden, benim suçum diye sinir krizi geçirip duruyor. İki saatte kaç tane iğne vurdular ben hatırlamıyorum. ''
''Eğer başka bir şey varsa...''
''Sana ne zaman yalan söyledim müdür?'' dedi daha Bon-am cevap vermeden arabanın kapısına vurulmaya başlandı. Hatta öyle bir vuruluyordu ki sanki düşmandı gelen. Jungkook, yaşlı adama baktıktan sonra kapıdan duyulan sesle Bong-am onaylamıştı genç çocuğu. Çünkü Seungri'nin sesi duyulmuştu 'Baba aç şu kapıyı!' diye. Jungkook yavaşça düğmesine basıp kapıyı açtığında Seungri hemen kendisini arabanın içine doğru fırlatmıştı, tabi Ji-yong'ta onun peşinden binmişti hemen. İkisi de bindikten sonra Jungkook yavaşça kapıyı kapatırken Seungri'nin sinirli sesi duyulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG NUMBER | TOPRI
Fanfictionİki ergen bir arkadaş gecesinde işletmeye çalıştıkları numaranın başlarına nasıl bir dert açacağını nereden bilebilirdi ki? Bu hikaye yaş sınırlaması ve rahatsız edici ögelerle şiddet içermektedir. Lütfen boş atmayın ve rahatsız olacaksınız okumayın...