Seung Hyun'a soracak olursanız hayatında gerçekten endişelendiği anları soracak olursanız bir elin parmaklarını geçmezdi ama karar anından sonra Seungri'nin bir anda kalkıp neredeyse koşar adımlarla uzaklaşması kesinlikle o anlardan bir tanesiydi. Hakimin onların kendi öz geçmişleri hakkında ki dosyayı okumasının ardından Seungri zaten titriyordu. Sevgilisinin elini o kadar sıkı tutuyordu ki Seung Hyun'un o semsert, neredeyse kurşun geçirmez derisi bile sızlamıştı.
''Zaten çocuklar için açılmış olan adam kaçırma ve cinsel taciz kamu davasını siz bile isteye geri çekmişsiniz, ayrıca çocukların her ikisine de cenaze töreni bile düzenlenmemiş'' demişti hakim. İlk cümle Seungri'nin boynunu kıtlatmasına neden olmuştu. Herkes ona doğru dönünce ise Seungri derin bir nefes alarak 'Gerçekten o çocuk olmadığım için çok mutluyum çünkü bu ağır bir travma olurdu' demişti. O andan itibaren ise asla hakimi ve ya ailelerinin ne dediklerini dinlememişti.
Seung Hyun biliyordu, anlıyordu yani. Her şeyi içine atmak ve kendisi yaşamak zorunda kalmıştı. Bu yüzden asiydi, bu yüzden ellerini hareket ettiremediğini fark ettiği ilk anda ateş ve nefret saçmaya başlamıştı. Korkuyordu çünkü, başına aynılarının gelmesinden çok korkuyordu ama yine de kendinden ödün vermiyordu ki başına aynı şeyler gelmesin. Dik durmaya çalışıyordu sırf kimse onun canını yakmasın diye.
''İyi misin?'' dediğinde ise hiç bir yanıt almamıştı zaten. Hakim kararı açıkladıktan sonra ise bütün gücüyle mahkeme salonunun dışına doğru koşmuştu kimse neler olduğunu anlamadan ve sadece bir dakika kadar sonra Yoongi koşarak gelmişti.
''Özür dilerim patron'' dediğinde Seung Hyun derin bir nefes almıştı sadece.
''Anlat''
''Sang-min geldi işte'' dedi Yoongi başkalarının da merakla kendisini dinlediğini gördüğünde.
''Seung seni çağırıyor dedi bende arabadan indim ama arabadan indiğim ve bir kaç adım attığım gibi şoför koltuğuna oturdu ve basıp gitti birden'' dediğinde Seung Hyun'un gözleri kocaman olmuştu.
''Saçmalama'' dedikten sonra sesini iyice kısmıştı ve dişlerinin arasından konuşmuştu.
''Lan bu daha on sekiz değil nasıl bastı gitti, ehliyeti yok ki!''
''Ama araba kullanmayı biliyor'' dedi Ji-yong'ta aynı ses tonunda.
''Ve Hyung, basıp gitme nedeninin senden kaçmak olduğunu sanmıyorum'' Seung Hyun gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Sinirlenmeyecekti, yaşadığı şeyin ne kadar ağır olduğunu biliyordu, en azından empati yapabiliyordu, evet sinirlenmeyecekti
''Gidebileceği yerler hakkında bir fikrin var mı?'' dedi Ji-yong'a bakarak
''Evet''
*
Seung Hyun nehrin kıyısında oturan ve nefes alışverişlerinden ağladığı belli olan çocuğa doğru baktı.
''Siz gidebilirsiniz'' dedi Ji-yong ve Young-bae'ye bakarak.
''Emin-''
''Gidin'' dedi ve ileriye doğru yürümeye başladı. Ne zamandan beri bir ergen için bu kadar endişeleniyordu? Ne zamandan beri birinin kendisine temas etmesine, hatta ve hatta onun elini en azından kızartacak derece sıkmasına izin veriyordu? Neredeyse yirmi dokuz yaşındaydı ve bu başına ikinci defa geliyordu. Kendisi ise bu durumdan kesinlikle memnun değildi ama ileriye doğru baktığında derin bir nefes alma gereği hissetti ve yürümeye devam etti.
''Güzel yermiş'' dediğinde Seungri neredeyse nehre düşebileceği kadar sıçramıştı yerinden.
''Sen'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG NUMBER | TOPRI
Fanfictionİki ergen bir arkadaş gecesinde işletmeye çalıştıkları numaranın başlarına nasıl bir dert açacağını nereden bilebilirdi ki? Bu hikaye yaş sınırlaması ve rahatsız edici ögelerle şiddet içermektedir. Lütfen boş atmayın ve rahatsız olacaksınız okumayın...