Kural 15; Küçük sinirli panda.

63 11 19
                                    

Seung Hyun insanlara acı çektirmekten asla çekinmeyen, gerekirse onları öldüren biriydi. Evinin eksi birinci katında kısa süreliğinde evinde misafir etmesi gereken insanları tutardı. Eksi iki de uzun sürekli misafirleri olurdu ama üçüncü katında ki misafirlerinin sonu belliydi; ölüm. Bu adamı öldürmemek için hiç bir nedeni yoktu aslında. Ne kadar vurursa vursun, ne kadar döverse dövsün hatta ne kadar işkence ederse etsin asla bütün sinirini ve kinini kusamazdı. Daha on dört yaşında ki iki çocuğu kaçırmak ve onlara akla hayale sığmayacak travmalar yaşatmak zaten insanlığa sığmadığı için şu an yaptığı hiç bir şeyin insanlık dışı olduğunu düşünmüyordu. Kendi elleri acıyordu aslında vururken ama bunu bile önemsemiyordu.

''Patron'' diye bir ses duydu sonrasında. Çok sinirliydi aslında ve bu siniri her zaman kendi içinde bir yerlerde kalacaktı ve bu kendisini daha da sinirlendiriyordu ama Yoongi içeri girdiyse gerçekten önemli bir şey olduğunu biliyordu, yoksa kafayı gerçekten yememiş hiç kimse içeri girmezdi.

''Seok-jin geldi şimdi, sesler eksi bire kadar çıkmış, çocuklarda Ji-yong'ın odasındaymış. Korkmuş seninkiler bayağı, belki bilmek istersin diye düşündüm.'' dediğinde Seung Hyun derin bir nefes almış ve elinde ki adamı mermer zemine geri bırakmıştı.

''Yoongi, çocukları çağır buraya gelsinler'' dedi Seung Hyun boğazını temizleyip.

''Patron emin misin?'' dedi Yoongi.

''Adamı geçtim yerler falan hep kan'' dediğinde Seung Hyun kaşlarını çatarak bakmıştı ona. Bu Yoongi'nin yutkunması için yeterliydi.

''Seungri senden korkmasın diye dedim, olanlardan sonra buna çok meyilli ya'' Seung Hyun derin bir nefes almıştı. Yerden hala kendisine dik dik bakan gözlerden alamıyordu gözlerini, öldürmek istiyordu ama öldürse bile geçmeyecekti hırsı. Sabah işe gitmeden önce Ji-yong'la sohbet etmişti biraz, Hyo-chan'ın sabah gelmiş olması Seungri'nin oyalanması için iyi bir bahaneydi çünkü.

''Ne kadar süre kaldınız orada?'' demişti birden bire. Ji-yong başta anlamayarak kaşlarını kaldırsa da Seung Hyun derin bir nefes alınca önünde ki meyve suyundan içmişti biraz, daha sonrasında aynı Seung Hyun gibi salonda ki halıda oturmuş küçük kızın saçlarını ören çocuğua doğru bakmıştı.

''Biz iki aydan sonra saymayı bırakmıştık'' dedi Ji-yong'ta derin bir nefes alarak. Kendisi için de bunları konuşmak kesinlikle çok zordu ama biliyordu ki Seungri için işkence gibi olurdu ve Seung Hyun'un cevapları bulması gerekiyordu.

''Annem, dört buçuk ay demişti ama Seungri'nin babası altı aydan daha uzun bir süre olduğunu söyledi mahkemede'' dediğinde Seung Hyun gözlerini kapatıp derin bir nefes almıştı.

''Ona çok şey borçluyum'' dedi daha sonrasında Ji-yong.

''Her seferinde beni korumak için elinden geleni yaptı ve her seferinde başarılı oldu ama şu an bakınca çok üzülüyorum çünkü belki o kadar yıpranmazdı. Yani her güne o şekilde uyanmak ve sırf beni korumak için geceleri de kendini öne atması-''

''Sus'' dedi Seung Hyun iki elini de kafasına götürürken.

''Daha fazlasını bilmek istemiyorum'' dediğinde Ji-yong derin bir nefes almıştı sadece önüne geri dönmüştü.

İşe gitmişti Seung Hyun, normal toplantılarını yapmıştı, ekstra toplantılarını yapmıştı. O kadar sakindi ki gören herkes onun bir anda neden bu kadar sakinleştiğini anlayamadı ama o bütün sinirini geceye saklamıştı. Eve gelip yemek yedikten ve hep beraber biraz zaman geçirdikten sonra Seungri Hyo-chan'ı yatırırken kendisi aşağıya inmişti. Puşt herif kiminle dans ettiğini bilemediği için ilk başta o kadar iğrenç cümleler kurmuştu ki Seung Hyun'un siniri bir anda çarpı iki olmuştu.

WRONG NUMBER | TOPRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin