Hanna heyecanla kapıda bekliyordu, içeri girememişti. Bir buçuk ay önce söz vermişti Sang-min ona geleceğine dair. Sonrasında hiç konuşmasalar bile nedensizce güveniyordu ona.
''Neredeyse beş dakika kaldı, geleceklerinden emin misin?'' dedi Dami asla geleceklerine inanmayarak.
''Geleceğim dedi, gelecek. Biliyorum'' dedi Hanna.
''Anneciğim'' diye bir ses duydular daha sonrasında. Hyun-sook gelmişti yanlarına ve derin bir nefes almıştı.
''Artık yerine geçmen gerekmiyor mu?'' dediğinde gülümsemeye çalışıyordu ama Hanna'dan başka biri cevap verdi buna.
''Hala anneme benzemiyorsun'' diye bir cümle duyduklarında oraya doğru bakmışlardı.
''Merhaba prenses'' dedi Hanna gülümseyerek ama Hyo-chan hemen Seungri'nin bacağının arkasına saklanmıştı. Onun bu hareketiyle herkes gülümsemişti.
''Merhaba'' dedi Seung Hyun oldukça donuk ve soğuk bir şekilde ama Seungri cimcikledi onu.
''Biraz geç kaldık kusura bakmayın, birilerinin hazırlanması uzun sürdü'' dedi Seungri gülümseyerek ama Hyo-chan anında suratını asmıştı.
''Şaka yapıyorum'' dedi Seungri onun yanağından bir makas alırken.
''İçeri geçelim mi yavaştan?'' dedi Dami de gülümseyerek. Gerçekten onun bu benzerliği kendisinin canını sıkıyordu aslında. Kafasında hala oturmamış bir şeyler vardı ama başına tekrar bela almak istemiyordu.
''Evet hadi'' dedi Hyun-sook da gülümseyerek. İnsan evladını tanırdı, arası ne kadar iyi olmazsa olmasın, ne kadar birbirlerini sevmezlerse sevmesinler tanırdı. Gi-ran'da da durum öyleydi aslında ama iki kadının da kendi kocaları dahil hiç kimseye bir şey dememe nedenleri çocukların gerçekten bu şekilde mutlu olduklarını düşünmeleriydi.
Hanna anında yok olurken diğerleri yavaş yavaş içeri yürümeye başlamışlardı bile.
''Bu masa bizim'' dedi Dami, Yeon-jin oturduğu masayı göstererek. Seung Hyun hiç rahat değildi ve bu gecenin bir an önce bitmesini istiyordu sadece. Ailesiyle arasının kötü olması her zaman içten içe kendisinin işine gelen bir durum olmuştu, eğer şimdi yavaştan araları düzelirse ne yapacağını pek bilmiyordu ama bir şey de söyleyemiyordu. Masaya oturduktan sonra ki merhabalaşma faslı bittikten ve masaya oturduktan sonra aslında kimseden ses çıkmamıştı tören başlamamış olmasına rağmen.
''Bir şey sorabilir miyim?'' dedi Hyun-sook oldukça çekingen bir tavırla.
''Tabi?'' dedi Seungri sağlam koluyla kızının saçlarını okşarken.
''Kolunuza ne oldu?'' Seungri derin bir nefes aldığında Seung Hyun'la göz göze gelmişlerdi.
''Trafik kazası atlattım bir tane, çok önemli bir şey değil'' deyip gülümsediğinde Hyun-sook kaşlarını kaldırmıştı.
''Anladım, geçmiş olsun umarım başka bir şeyiniz yoktur'' dediğinde bu aslında büyük bir iğneleme barındırıyordu.
''İlk olduğunda durumum biraz ağırdı ama şu an bir şey yok'' dedi Seungri. Lanet tören neden başlamıyordu?
''Ne gibi?'' dedi Dami, anlaşılan hiç kimse yememişti.
''Belimde platin plaklar var üç tane kadar. Ses tellerim yırtılmış ve boynum çatlamıştı. Takla attım da'' dediğinde herkes susmuştu çünkü demek ki gerçekten ağır bir kazaydı, bir insan birine bu kadar zarar veremezdi. O sırada kendi telefonu çaldığı için şükretmişti neredeyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG NUMBER | TOPRI
Fanfictionİki ergen bir arkadaş gecesinde işletmeye çalıştıkları numaranın başlarına nasıl bir dert açacağını nereden bilebilirdi ki? Bu hikaye yaş sınırlaması ve rahatsız edici ögelerle şiddet içermektedir. Lütfen boş atmayın ve rahatsız olacaksınız okumayın...