Kural 4; Her şeyi yapabilecek güçte olan kişi benim.

100 12 46
                                    

Günler günleri kovalarken Ji-yong kendi halinden oldukça memnun bir durumdaydı ama Seungri için aynıları pek geçerli değildi. Tamam dilinin ayarı olmadığını kendisi de kabul ediyordu ama Seung Hyun'un da elinin ayarı yoktu resmen. Kaburgası çatlamıştı ve belirli bir içlik tarzı bir şey takarak yürüyebiliyordu. Yine de nedenini bilmediği bir şekilde, burada olmak evde olmaktan daha iyi geliyordu kendisine.

''Daha iyi misin?'' dedi Ji-yong onun üstünü örterken.

''Sıcak tutmak iyi geliyor'' dedi Seungri boğuk boğuk.

''Adama neden s**kte göreyim diyorsun?'' dedi Ji-yong gözlerini devirerek ama Seungri sadece omuzlarını silkti.

''Çocuk gibisin'' dediğinde Seungri oflamıştı.

''Kapıyı kilitlemeyi unutan kendisiydi, o yüzden arkadaşı yanlışlıkla da olsa bu odaya girebildi ve bizi gördü değil mi? Bizim burada hatamız olmamasına rağmen gelip burada bize bağıramaz, bağırırsa lafımı da sokarım''

''Dayağını da yersin'' dedi Ji-yong ve elinde ki boş kaseyi alarak ayağa kalktı. Seungri sadece derin bir nefes almakla yetindi.

''Çok canım yanıyor bu arada'' dediğinde Ji-yong'ta derin bir nefes almış ve kendi yorganını da ikiye katlayarak Seungri'nin belinin üzerine doğru bırakmıştı. Evet ağır olacaktı ama en azından sıcak tutacaktı.

''Bak neden bilmiyorum ama dayak yemek hoşuna gidiyor gibi davranıyorsun, madem laf sokmadan duramıyorsun en azından bunu ayarla. Mesela açık açık s**kte göreyim deme ama yapamazsın ki falan de. Adamı o kadar çok sinirlendiriyorsun ki gözü dönüyor ki sonrasında o da biraz pişman oluyor yani'' dediğinde Seungri gözlerini devirmişti.

''Ciddiyim, sabah bana en sevdiğin yemeği sordu'' dediğinde Seungri sadece hmmlamıştı ama kapı açıldığı zaman ikisi de susmuştu.

''Ji-yong, patron seni bekliyor'' dedi Yoongi derin bir nefes alarak.



Bu Sırada

''Sen normal de çoluk çocukla uğraşmazsın Seung, en fazla iki gözlerini korkutup salardın. Hangisi gerçekten ilgini çekti?'' dedi Young-bae sırıtarak ama Seung Hyun elinde ki kalemi ona doğru fırlattı.

''Yanlış anlama özel hayatınla ilgilendiğim için değil, biri benim gözüme bayağı hoş geldi de, o yüzden soruyorum. Senin olana dokunmak istemem'' dediğinde Seung Hyun tek kaşını kaldırarak bakmıştı ona.

''Yani şöyle diyeyim; biri çok uslu, ne dersem hatta adamlarım bile ne derse direkt yapıyor, ayrıca çok kibar ve nazik, nerede ne konuşması gerektiğini çok iyi biliyor ama tam bir korkak, peki diğeri? Ah, asi, sert, uslanmaz, ne olursa olsun geri adım atmayan, dayak yediğinde bile dimdik duran, kaba ve kesinlikle çok patavatsız'' dediğinde Young-bae'nin yüzünde ki sırıtma oldukça büyümüştü.

''Sanırım şu asi olan, bayağı ilgini çekiyor he?''

''Biraz'' dedi Seung Hyun bardağını kafasına dikerken.

''Aynı kişiden bahsetmememiz güzel, çünkü benim dikkatimi çeken odaya girdiğimde gülümseyip bana selam veren oldu'' dediğinde Seung Hyun'da gülümsemiş ve Yoongi'ye Ji-yong'ı getirmesini söylemişti.

Ji-yong ise yürürken aslında oldukça tedirgindi çünkü dayağı yiyen hep Seungri olmuştu şu bir ay içinde. Şimdi o nefes dahi alırken canı yanacak bir durumdayken kendisinin çağırılması iyiye işaret olamazdı.

''Merhaba'' dedi Ji-yong oldukça çekinir bir şekilde odaya girdiğinde.

''Gel Ji-yong'' dedi Seung Hyun kendi sandalyesinde otururken, Ji-yong masanın karşısında ki sandalyelerden birine oturmuştu, hemen karşısında ise bu hiç tanımadığı ama dün sabah odalarına dalan adam oturuyordu.

WRONG NUMBER | TOPRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin