Seungri siyah kapüşonlusunu kafasına geçirmişti, başı kazan gibiydi ve kesinlikle çıt sesine bile tahammülü olacağını sanmıyordu. Midesi zaten cayır cayır yanıyordu ama elinde ki kahveyi de bitirmesi gerektiğini biliyordu. Hala inanamıyordu, bir tarafı hala resimler gerçek değil diyordu kendisine ama gerçekten eve geldikten sonrasını hatırlamadığı için neler olduğunu da pek bilmiyordu.
''Daha iyi misin?'' dedi Seung Hyun onun karşısına otururken. Ne diyeceğini kesinlikle bilmiyordu, ne anlatacağı konusunda hiç bir fikri yoktu ama en azından Seungri oldukça sakin duruyordu.
''Sessiz'' dedi sadece karşısına oturan adama bakma gereği duymadan. Daha sonrasında elinde tuttuğu kahve bardağını kafasına dikledi ama bunu yaptığında ister istemez yüzü buruşmuştu çünkü midesi gerçekten berbat bir durumdaydı.
''Onunla tanıştığımda on altı yaşındaydım'' dediğinde Seungri şaşırmıştı -çünkü onun her şeyi en başından anlatacağını düşünmemişti- ama bunu kesinlikle dışarıya yansıtmadı.
''Ergenlik hormonlarımın doruğunda olduğum bir dönemdi. Babamla aram hiç iyi değildi ve mafyacılık oynamak istemediğimi söyleyip duruyordum. O da daha küçük olduğum için bunu sadece görmezden gelerek gülüyordu. Bende saçma salak inatlaşıyordum işte'' dedikten sonra sevgilisine kaçamak bir bakış atmıştı Seung Hyun.
''Her neyse ise, bir gün parkta basketbol oynarken rastgele tanıştığım çocuğun biriydi. İlk bir hafta birbirimizin adını bile bilmiyorduk aslında. Sadece birbirimizle iddialaşıyorduk ve basketbol oynuyorduk'' dedikten sonra derin bir nefes almıştı Seung Hyun, doğru şeyi mi yapıyordu asla bilmiyordu çünkü.
''Bir haftanın sonunda kaybeden kazanana kahve ısmarlasın olayı döndü klasik. O gün bir kafeye oturduğumuz zaman birbirimizle tanıştık falan işte. İsimlerimiz, kim olduğumuz, nerede okuduğumuz falan.'' dediğinde Seungri girmişti araya.
''Basketboldan nefret ediyorsun sanıyordum'' dediğinde Seung Hyun tekrar derin bir nefes almıştı.
''On dokuz yaşından sonra bir daha oynamadım''
''Tahmin edeyim, sen on dokuz yaşındayken ayrıldınız'' dediğinde Seung Hyun cevap vermemişti ama Seungri yine kahkaha atmıştı.
''Sana bir kere neden oynamadığını sorduğumda üstüme yürümüştün'' dediğinde Seung Hyun eğdiği kafasını kaldırıp ona bakmıştı ama Seungri de karşısına doğru bakıyor ve ufuk çizgisini izliyordu.
''Nedeni o değil-''
''Artık bir önemi yok'' dedi Seungri kafasını ona çevirmeden. Seung Hyun tekrar derin bir nefes aldıktan sonra devam etmişti.
''Güzel bir ilişkimiz olduğunu düşünüyordum ben, ikimizde mutluyduk birbirimizi seviyorduk falan ama iki yılın sonunda ben artık reşit olduğumda bir şeylerin oturmuş olması gerekiyordu. Biraz agresifleşmiştim çünkü babamla savaşmam gerekiyordu. O dönemlerde sinir kontrol sıkıntım yoktu, öyle hemen parlayan biri değildim yani'' dedikten sonra kendi kahvesinden bir yudum almıştı. Seungri ise sadece kalbinin mi başının mı ağrısı daha fazla ona anlam vermeye çalışıyordu.
''Babamla bir yıl kadar savaşabildim çünkü o yıl annem öldü uyuşturucudan. Babamın bu kadar sevimli durduğuna bakma normalde korkunç biriydi. Annem öldükten sonra yavaş yavaş kendisine geldi ama iş işten çoktan geçmişti''
''Başın sağ olsun'' dedi Seungri boğazını temizleyerek.
''Annenin öldüğünü söylememiştin, yani tahmin ediyordum ama direkt senden duymamıştım'' dediğinde da hala ufuk çizgisine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG NUMBER | TOPRI
Fanfictionİki ergen bir arkadaş gecesinde işletmeye çalıştıkları numaranın başlarına nasıl bir dert açacağını nereden bilebilirdi ki? Bu hikaye yaş sınırlaması ve rahatsız edici ögelerle şiddet içermektedir. Lütfen boş atmayın ve rahatsız olacaksınız okumayın...