7-Soğuk Demirler

11.2K 963 111
                                    

Şuraya bir Dora bırakıyorum. Keyifli okumalar.

***

Bomboş bir kabuktu ve yavaş yavaş acı ile doluyordu. Saatler önce kuruyup yüzünde iz bırakan göz yaşları tekrar akmaya başlamıştı. Bu hale nasıl gelmişlerdi? Kime ne yapmıştı? Şimdi bu soğuk demirlerin arasında, zindana kapatılmışken daha fazla düşünüyor, daha fazla soruyordu. Kalın zincirlerle bağlanmış ince bilekleri tavana asılmıştı. Dizlerinin üstünde durmaktan uyuşmuştu. Açtı, yorgundu ve evi yandığından itibaren hırpalanan vücudu acısını şimdi hissettiriyordu. Her yeri ağrıyor ve sızlıyordu. Ama bunların hiçbiri Oniks'i düşünmesine engel değildi. Aklı tamamen ondaydı. Ne sızlayan vücudu, ne de yorgunluğu umurundaydı. Tek umurunda olan Oniks'ti, onun o son haliydi. Gözlerinin önünden zincirlere bağlanmış hali gitmiyordu. Aklına tekrar gelmesiyle hıçkırarak ağlamaya başladı. Acı kalbinden tüm vücuduna yayılıyor, aklını kaybedecek gibi oluyordu. Ona ne yapmışlardı? Şimdi ne haldeydi? Korkuyor muydu? İlk defa ondan ayrı bir akşam geçiriyordu. O adam onu nerede tutuyordu?

Onları bu hale getiren adamı düşününce vücudu acının yanında öfke ile yanmaya başladı. Buradan kurtulduğunda ona hesabını soracaktı. Ona ve diğer herkese haddini bildirecekti. O hiçbir şey çalmamıştı. Bunu ispatlayacaktı. Derin bir nefes aldı. Şu an da sakin olmalıydı. Gözlerini kapayarak sakinleşmeye çalıştı. Aradan bir dakika geçmemişti ki ayak sesleri duymaya başladı. Gözlerini hemen açarak dikkatle dinlemeye başladı. Evet ayak sesleriydi ve giderek yaklaşıyordu. İlk önce yerlere kadar sürünen mavi renkli elbisenin uçlarını gördü. Başını yavaşça kaldırarak gelen kişiye baktı. Bu onu tutan kadınlardan biriydi. Kumral saçlı, yeşil gözlü olan. Saçlarını yukarıdan toplamıştı ve karanlıkta parlayan yeşil gözlerini ona dikmişti. Şifa'nın şu anki haline kıyasla oldukça güzel ve temiz duruyordu. Şifa ağlamaktan kızarmış ve şişmiş gözlerini ona dikti. Neden gelmişti ki? Şifa hem korkuyor hemde öfkeleniyordu. Ne olacağını bilmediği için korkuyordu ve bu kadın onu sürükleyip bu zindana atanlardan olduğu için öfkeliydi. İki duyguyu aynı anda hissediyordu. Ama belli etmemeye çalışıyordu. Sadece kalbi biraz daha hızlı atmaya başlamıştı. Onun dışında oldukça normal duruyordu. Tabi zincirlere bağlanmış haliyle ne kadar normal durabiliyorsa?

Kadın ona dikmiş olduğu gözlerini çekip kısaca etrafa baktı sonrada zindanın kilitlenmiş kapısına doğru geldi. Belindeki kahverengi deri kemerden bir şey çıkardı. Bu anahtardı! Hemen ardından da kapıyı açarak içeri girdi. Şifa kaşlarını çatmış ne olduğunu anlamaya çalışırken bu seferde bağlanmış bileklerine yöneldi. Saniyeler içinde bileği rahatlayıp özgürlüğüne kavuştu, diğer bileğini de çözdüğünde, Şifa'nın kafası iyice karışmıştı.

''Ne yapıyorsun?'' Şifa bileklerini ovalarken sordu.

''Temizlenmen ve yemek yemen lazım.'' Kadın anahtarı tekrar beline koyarken Şifa'yı cevapladı. Fakat sorusuna aldığı cevapla Şifa'nın kafası olabileceğinden daha da fazla karıştı. Ne yani bu kadar kolay mıydı? Onu bırakıyorlar mıydı?

''Ben anlamadım.'' Şifa ayağa kalkmaya çalıştığında uyuşmuş dizleri buna izin vermedi ve tekrar yere çöktü. Tam o anda kadın onu kollarından tutarak ayağa kalkmasına yardımcı oldu.

''İsmim Liya ve seninde Şifa mıydı?'' Liya ona gülümseyerek baktığında Şifa cevap veremedi ama başını sallayarak onayladı.

''Çok güzel bir isim Şifa, memnun oldum.'' Şifa, Liya'nın sevecen sesine yüzünü buruşturdu. Keşke o da memnun olabilseydi. Şifa cevap vermedi. Zaten Liya'da cevap bekliyor gibi durmuyordu. Beraber rutubet kokan karanlık zindan dan, meşalelerle aydınlanan dar koridora çıktılar. Şifa gözlerini açarak etrafa baktı. Ne kadar çok zindan vardı. Sürükleyerek getirildiğinden dikkat etmemişti. Aklına birden gelenle hızla Liya'ya döndü ve kolunu tuttu.

EJDERHA ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin