17-Oniks ve Ahon

11.3K 909 112
                                    

Merhabaaa işte yeni bölüm. Geç geldi biliyorum ama iş yoğunluğu diyerek tüm suçu üzerimden atıyorum.   😂

Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor, sevdiklerimizle beraber geçireceğimiz nice bayramlar diliyorum.   💜❤️🌼

***

Şifa mırıldanarak sıcak bedene daha çok sokuldu. Oniks'e sahip olmanın en güzel yanı, hiç bitmeyen bir sıcaklığa sahip olmaktı. Bu sıcaklık ona günler önce ormanda yürüdüğü adamı hatırlatmıştı. O günden sonra ki sabah onu görememişti. Ahon, Khan ve Umur önemli olduğunu söyledikleri bir görev için sabah erkenden ayrılmışlardı. Yaklaşık bir haftadır da yoklardı. Ahon gittikten sonra Şifa sürekli kendini halsiz ve mutsuz hissetmişti. Düzgün beslenemediğini ya da uyuyamadığı için olduğunu düşünüyordu fakat üçüncü günden sonra Şifa büyük bir zorlukla, Ahon'u özlediğini kabul etmişti. Bu delilikti! Ama kendine hakim olamıyordu. Sürekli kendi kendine bu adamın onu hapsettiğini, zorladığını söylüyordu. Fakat, adamın ruhunu da taşıyan şu lanet kalbi bir türlü anlamıyordu. Şifa'nın yapacağı tek şey büyük bir sabırla Ahon'un sağ salim dönmesini beklemekti. Tabi bu durum bir tek onu etkilememişti, Miya ve Dora da tıpkı kendisi gibiydi. Fakat birbirlerinin yüzlerine karşı her şey yolunda izlenimi veriyorlardı. Şüphesiz bu duruma sevinen tek kişi Oniks'di. Sanki O geceden sonra Ahon'a daha fazla bilenmişti. O gece yanından hiç ayrılmamış, yatana kadar bir gölge gibi peşinde dolanmıştı. Şimdi ise oldukça keyifli bir şekilde yatakta geriniyordu.

Şifa yatakta doğrularak Oniks'e baktı. Siyah kanatlarını genişçe açmış, kuyruğunu yatağın Şifa'nın olduğu tarafa doğru uzatmış, gri gözlerini kırpıştırarak Şifa'ya bakıyordu.

''Kocaman oldun ama hala yanımda yatıyorsun. Yakında seni atacağım yataktan haberin olsun.'' Oniks kuyruğunu Şifa'nın bedenine sararak onu tekrar yatağa çekti ve kanatları ile onu hapsetti. Şifa da bu tutuştan kaçmak için debelenmeye başladı. Bu şekilde çok da geçmişte olmayan anılarda ki gibi oynamaya başladılar. En son nefes nefese Şifa yenilgiyi kabul etti.

''Şuna bak artık seni eskisi gibi yenemiyorum.'' Oniks kafasını Şifa'nın karnına koyarak sürtmeye başladığında Şifa kıkırdayarak onu uzaklaştırmaya çalıştı.

''Dur, huylanıyorum.'' Bir süre daha yatakta yaptıkları keyif, kapının çalınması ile sona erdi.

''Gelebilir miyim?'' Şifa üstünü toparlayarak ayağa kalktı.

''Tabi gelebilirsin Liya.'' Örgülü saçları, beyaz dökümlü elbisesi, parlayan mavi gözleri ve sıcak gülümsemesiyle Liya odaya girdi. 

''Günaydın.'' Liya'nın cıvıl cıvıl sesiyle Şifa kaşlarını hayretle havaya kaldırdı. Bir haftadır kaybolmuş olan bu neşesini neye borçluydu?

''Günaydın, keyfin yerinde anlaşılan.'' Şifa bu süre zarfında Liya'ya oldukça alışmıştı. Gerçekten kardeşi gibi olmuştu. Dora ise bir abla gibiydi. İkisini de seviyordu. İlk başta olan kötü olayları çoktan unutmuştu bile.

''Öyle mi? Fark etmedim.'' Liya hafifçe kızararak dolaba doğru yürüdü. Şifa tek kaşını kaldırarak Liya'yı süzdü. Başka bir şey vardı ve Şifa bunu öğrenecekti. Liya'dan bakışlarını çekip Oniks'e baktığında hala yatakta pineklemekle meşgul olduğunu gördü. Gözlerini devirerek tekrar Liya'ya döndü.

''Hadi hazırlan bugün yapmamız gereken işler var.'' Liya elinde, yeşil, etekleri beyaz çiçeklerle dolu elbiseyle ona döndü. Şifa elbiseyi alırken,

''Nasıl işler bunlar?'' diye merakla sordu.

''Bugün, Lider ve diğerleri dönüyor. Büyük bir hazine elde etmişler. Kutlama hazırlıkları yapacağız.'' Şifa duydukları ile engel olamadığı bir sevince bürünürken hemen arkasından gelen sert seslerle Oniks'e döndü.

EJDERHA ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin