34-Akik

5.9K 512 102
                                    

Geldimmm. Ayy, çok özlemişim yaa! Siz de özlediniz değil mi? 🥰❤️

Bölüm sonu açıklama bırakıyorum. Hepinize keyifli okumalar.😘

***

Akşam yemekleri iştahla yiyilmiş ve herkes sakince salondaki rahat koltuklara yayılmıştı. Şifa'nın elçi olmasından, Umur'un Kurt Klanlığına yapacağı ziyarete kadar olan durumu analiz ediyorlardı. Her şeyin üst üste gelmesi Ahon'u sıkıyordu. İstediği tek şey Şifa ile yaşayacağı huzur dolu bir hayattı.

"Lider, o zaman sabah erkenden yola çıkıyorum." Ahon başını sallayarak,

"Yanına bir ekipte al. Toplanan tüm taşları buraya getir." dedi.

"Silah depoların da tek sorun demir eksikliği. En kısa zamanda yeni madenler bulmalıyız." Khan'ın sözleri ile Ahon sakallarını sıkıntıyla kaşıdı.

"Sahn ile birlikte Doğu Eyaletine gidin. Dük Hamil bir süre önce bir demir kaynağı bulduklarını söylemişti. Gerek olmadığı için madeni açmadık. Gidin ve inceleyin." Khan ve Sahn başlarını sallayarak Ahon'u onayladıkların da Khan son anda aklına gelen şeyle öne doğru eğildi.

"Babam ve annemde gelecek. İki gün önce haber yollamışlardı. Büyük ihtimalle yola çıkmışlardır. Yarın sabah burda olurlar."

"Yeşil Anne mi geliyor? Ah! Onu çok özlemişim." Liya'nın heyecanlı sesi Dora'yı gerdi.

Sevdiği adamın annesi ile bu kadar çabuk karşılaşacağını düşünmemişti. Tabi ki o da Yeşil Anne'yi tanıyor ve çok seviyordu. Ama şimdi işler farklıydı.

Gözleri Khan'ın gözleri ile buluşunca adam onun gerginliğini anlamış gibi gülerek göz kırpmıştı. Bu hareket Dora'yı rahatlatmak için miydi, yoksa onun haline eğlendiği için miydi? Bilemiyordu.

"Bu iyi. Ars amcanın tecrübeleri bize iyi gelecektir." Ahon herkese tek tek bakarak konuşmaya devam etti.

"Liderlerle tekrar bir araya geldiğimizde  diğer ileri gelen komutanlara ve diplomatlara da haber vereceğiz. Artık resmen savaşta olduğumuzu ve ona göre hazırlık yapmamız gerektiğini anlatacağız."

''Çok iyi biz de bu süreçte Şifa ile beraber çalışırız. Bir sonra ki toplantıya kadar ilerleme kaydetmeliyiz.'' Ahon, Luna'nın sözleri ile hoşnutsuzca Şifa'ya ve kucağında mırıldanan tüy yumağına baktı.

''Ben de olacağım.''

''Siz oldukça yoğun olacaksınız. Ben Şifa ile ilgilenirim. Zaten temel şeylerden başlayacağız.'' 

''Şifa'ya ayıracak vaktim her zaman var.'' Sözlerinin ardından Sahn'ın sırıtmasını gören Ahon uyarırcasına ona baktı. Gevşek gevşek konuşacaktı yine.

''Yine de benim ilgilenmem daha uygun olacaktır.'' Luna istikrarla kendi fikrini savunmaya çalışıyordu. Ahon'da Luna'nın her hamlesini ustaca savuşturuyordu. 

İkilinin sohbet havasında gibi ilerleyen tartışmalarına Şifa ilginç bir şekilde hiç karışmıyordu. Bir süre sonra bunu fark ettiklerinde dikkatle Şifa'ya baktılar. Kadın sanki bulunduğu ortamdan soyutlanmış gibiydi. Doğruca koltukların köşesinde duran  küçük bir ağaç boyutuna gelmiş benjamin bitkisine bakıyordu. Bitkinin boyu neredeyse bir metre olmuş sarmaşık halinde çubuğa tutunmuştu. Herdem yeşil yaprakları neredeyse zemine değiyordu. 

Şifa ilk başlarda ortamda ki sohbete ayak uydurmaya çalışsa da daha sonra dikkatini çeken bitkiyle hiçbir şey duymamaya başladı. 

Benjamin. Bitkinin türü buydu. Fakat daha önce Şifa böyle bir bitki görmediğine ve duymadığına yemin edebilirdi. Nasıl bildiğini bilmiyordu ama biliyordu. Bitkinin ismi, türü, nasıl yaşadığı, nelere iyi geldiği gibi her şey tek tek zihnine düşmüştü. Üstelik bunu o kadar normal karşılamıştı ki, sanki her zaman bitkileri gördüğü gibi en ince ayrıntısına kadar özelliklerini analiz eden bir yeteneği vardı. Elbette buna neyin sebep olduğunu biliyordu. O artık bir elçiydi. 

EJDERHA ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin