20-Şifa'nın Gri Gözlüleri

10.9K 840 156
                                    

Merhabaaaa, yeni ve erken gelen bölümü şuraya bırakıyorum. 😍 Keyifli okumalar. ❤️

***

Doğduğu günden itibaren her zaman bir şeylerin eksiliğini çekiyordu. Annesi ona her ne kadar ona sahip çıkıp, yaşayacak bir yer verse de Oniks oraya ait olmadığını biliyordu. Özgür değildi ve  yalnızdı. Annesinden başka kimsesi yoktu. Oniks de zaman geçtikte eksik hissettiren o hislere ket vurarak tüm hayatını annesine adadı. Biliyordu ki annesi de hayatını ona adamıştı. Ama bu korkmasına engel değildi. Bir gün annesinin gideceğinden, onu bırakacağından korkuyordu. Çünkü görmüştü, insanların eş seçtiklerini ve ailelerinden ayrılarak başka bir yuva kurduklarını görmüştü. Bir gün başka bir adamın gelip annesini alıp yuva kurarak onu bırakacağını düşünerek, korkmuştu. Ama eğer annesine kimseyi yaklaştırmazsa onu hiç bırakmazdı. Bu yüzden de insanlar annesine yaklaşmasın diye sürekli annesini takip etmiş, hiç yalnız bırakmamıştı. Fark edilip de evleri yanana kadar her şey güzel gidiyordu. Oniks ilk defa o gün içinde ki gücün ne kadar büyük olduğunu fark etmişti. Her şeyi yakmak ve onlara zarar vermeye çalışan insanları öldürme isteği ile dolmuştu. Şüphesiz ki annesi onu durdurmasaydı da yapacaktı. Annesini alıp o kargaşadan çıkardığında tek istediği bir dağın zirvesinde özgürce yaşamalarıydı. Fakat kader onları buraya getirmişti. Ait olduğu yere. 

Oniks, Ahon'u ilk gördüğünde ait olduğu yerde olduğunu anlamıştı. Eksikliğini hissettiği tüm duyguların tek tek yok olduğunu ve yerine tamamlanmışlığın verdiği o duyguyu hissetmişti. Derinlerde bir yerde Ahon'u tanımış ve bir parçasının ona ait olduğunu anlamıştı. Aynı şekilde adamdan bir parçayı da kendisine ait hissetmişti. Adama karşı olumlu olmaya çalışan duyguları, onun annesine olan nefret dolu bakışlarını görene kadar sürmüştü. Sadece o değil diğerleri de aynı şekildeydi. Annesinin aksine Oniks o anda dostça karşılanmayacaklarını fark etmişti. Tek amacı annesini korumak ve bir an önce bu durumdan kurtarmaktı. Çünkü kötü şeyler olacağını hissetmişti ve hissettiği gibi de olmuştu. Kendi türünden başka ejderhalarla mücadele edene kadar kendisini en güçlü varlık zannediyordu. Fakat annesini bile koruyamazken gücünün ne önemi vardı. Yine de kötü giden olayların ardından sakin zamanlar gelmişti. Her şey açığa çıkmış ve onlara yeni bir ev vaat etmişlerdi. Oniks artık annesi ile beraber huzur içinde yaşayacağı için sevinmişti. Ta ki Ahon'un annesine olan bakışları değişene kadar.

Ahon'un annesine olan bakışları, kendisinin Zuria'ya olan bakışları gibiydi. Bu Oniks'in sürekli tetikte ve öfkeli olmasına sebep oluyordu. Çünkü Oniks, Zuria'nın eşi olmasını istiyordu. Bu durumda Ahon'da annesini eş olarak istiyor olmalıydı. Ama Oniks buna müsaade etmeyecekti. Annesi kimseye ait olmamalıydı. Gerekirse o da Zuria'dan vazgeçerdi. Annesini her şeyden daha çok seviyordu. Onun için yaptığı fedakarlıkları hala hatırlıyordu. Kendisine tüm sevgisini ve şefkatini vermişti. Annesini başka birisi almamalıydı. Sadece onu sevmeliydi. Fakat ne yaparsa yapsın engel olamamıştı. O adam, annesini çoktan eş olarak seçmişti. 

Oniks daha fazla bu adama katlanamayacaktı. Onunla aralarında ki bağın ne olduğunun önemi yoktu. Annesini bu adam vermeyecekti. Son yaptığı şeyler sınırını aşmıştı. Nasıl annesine dokunurdu? Son zamanlarda Zuria ile o kadar çok ilgilenmişti ki olayların nasıl bu hale geldiğini kaçırmıştı. Aynı öfkeli gözlerle kendisine bakan  bu adam hala annesine dokunuyordu. Annesi büyük bir kuvvetle ona sarılmış, ağzını bile açamıyordu. Yapabildiği tek şey bakmaktı. Ona saldırması için annesinin ya çekilmesi gerekiyordu, ya da onun güç kullanarak annesini kenara çekmesi gerekiyordu. Fakat ikisi de olacak gibi değildi. Oniks öylece adamın alay eder gibi gidişini izledi. Şimdilik burada bırakacaktı, eğer adam o son cümlelerini kurmamış olsaydı. Annesin yanı onun yanıydı. Bu adam onu bu şekilde sahiplenemezdi.

EJDERHA ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin