7

6.5K 714 646
                                    

Yaklaşık iki saat sonra Jisung kafeye gürültülü bir şekilde girerek kasaya yaklaştı. "Hyunjin, donuyorum, çok soğuuuuuk! Bana hemen bi sıcak çikolata." "Emredersiniz." Gülerek kasaya siparişi girdim. Jisung dirseklerini tezgaha yaslayıp çenesini yumruk yaptığı ellerine yerleştirdi ve bana kocaman açılmış gözlerle bakmaya başladı. "Felix'e yaptığın kıyaktan yok mu bana da, hyung?" "Şimdi mi hyung oldum, şerefsiz? Yok sana kıyak falan. Öde bakalım." Jisung küfürler mırıldanarak tezgahtan kalkıp cüzdanını çıkardı. Ona gülerek ödemeyi yaptım ve sıcak çikolatayı hazırlamaya başladım.

"Lan, ne oluyor orada?" Jisung'un tepkisiyle kafamı kaldırıp baktığı yere baktım. Changbin ve Felix'in gülerek Changbin'in telefonuna baktıklarını görünce gülümsedim. "Neden beraber bunlar?" "Felix yalnız kalmasın diye beraber takılın dedim, iyi anlaştılar bence." "Changbin... gay mi?" Cevap vermek yerine omuz silkip Jisung'a bardağını uzattım. Bardağını elimden alıp "Öğrenelim bakalım neymiş olay." dedi. Sırıtarak yanlarına doğru gitmeye başladığında "Ji, dur." diye seslendim ama tabii ki durmadı.

Söylenerek arkasından gittim. "Selam, Lix." Felix gözlerini bize çevirip gülümsemesini genişletti. "Hoş geldin, Sungie. Changbin hyungla tanışmış mıydınız?" Jisung gülümseyerek elini uzattı "Hayır, tanışalım hemen. Merhaba ben Han Jisung." "Merhaba, ben de Seo Changbin." "Otursana bizimle Sungie." "Jisung bana yardım edecek birazcık, oturamaz şi-" "Olur olur, otururum." Jisung, Felix'le Changbin'in arasındaki sandalyeye yerleşirken özür dileyen gözlerle Changbin'e baktım. Gülümseyip önemli değil dercesine hafifçe kafasını salladı.

"Kalkmam gerekecek benim de yakında zaten, Felix yalnız kalmasın." "Gidiyor musun hyung?" "Evet, bizimkilerle buluşacağım." "Changbin?" dedim birden aklıma gelen şeyle. "Chan'ın ilgilendiği dava ne ile ilgili biliyor musun? Çok uğraşıyordu, merak ettim." "Chan hayatta söylemez bize öyle şeyleri. Gizli bilgi diyor, anlatmıyor hiçbir davanın ayrıntılarını." "Hmm, anladım." dedim dudak bükerek. "Neyse, işimin başına dönüyorum ben."

Tam yanlarından ayrılıyordum ki Felix kolumu tutup "Yapacak işin yoksa bizimle otursana biraz, hyung, müşteri gelince bakarsın." Etrafa bakınıp bir müşteri gelince onlarla ilgilenebileceğime kanaat getirdim ve "Olur, tamam." diyerek yanlarına oturdum. Jisung, Changbin'in her hareketini süzerek ona bakıyordu. Felix'i ya da Changbin'i rahatsız edecek bir şeyler söylerdi kesin, bir yandan da bu yüzden yanarında oturmak istemiştim. Düşündüğüm gibi de oldu, sonraki yirmi dakika boyunca Jisung çok alttan ve çoğu Felix tarafından fark edilmeyen bir sürü siz yakışıyorsunuz temalı şakalar yaptı. Changbin hepsinde utanıp kızararak yerinde kıpırdanıp bana baktı. Ben de bakışlarımla Jisung adına özür dilemeye çalıştım.

Tek tük müşteri gelmişti, birileri geldikçe kalkıp siparişlerini hazırlayıp boş varsa onları topluyor sonra geri oturuyordum. Changbin bize bir anısını anlatıyordu ki telefonuna bir bildirim geldi. Masanın üzerine eğilip ekrana baktı. Telefonunu eline alıp bir şeyler yazmaya başlamışken ekranının birden kapandığını gördüm. "Hasiktir ya... Ay, ç-çok özür dilerim." Eliyle ağzını kapatıp Felix'e dönünce Felix güldü. "Önemli değil, hyung. Hepimiz küfür ediyoruz. Bir şey mi oldu?" "Ya, Minho yazdı geldik çık dışarı diye. İçeri gelmelerini söyleyecektim onlara ben de. Şarjım bitti ama, yazamadım. Gidip onları çağırayım ben."

Changbin ayağa kalkar gibi olmuştu ki omzundan tutup geri yerine oturttum. Kafamı Jisung'a çevirip "Ji, hadi sana zahmet bir koşu çık dışarı Minho'yla Chan'ı çağır abicim." dedim kafamla kapıyı işaret ederek. "Ya, tam şu an dehşet tuvaletim geldi dışarı çıkamam maalesef ki." diyerek masadan kalktı Jisung ve hızlı adımlarla tuvalete doğru gitti. Derin bir nefes alıp "Ben çağırırım, tamam. Felix, müşteri gelirse hemen geleceğimi söyler misin?" "Tabii ki, hyung."

fever | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin