15

5.8K 652 423
                                    

kısacık bir bölüm olmuş malesf

•••

Perşembe akşamı içtiğim biraların ve Hyungwon'un muhabbetinin etkisiyle uyuduğum güzel uykunun mu yoksa Chan'ın evde olmayışının mı neden olduğundan emin olmadığım bir rahatlık vardı üzerimde. Birkaç gündür baş gösteren agresif kişiliğimden eser kalmamıştı ve bulutların üzerindeymişçesine ders anlatıyordum. Ancak, bu sefer de Hannah'nın aklı başka bir yerlerde gibiydi.

"Hannah?" dedim beni dinlemediğinden emin olduğumda. "Efendim?" "Dinliyor musun beni?" "E-evet." "Hannah." İmayla konuştuğumda kafasını önüne eğip "Özür dilerim, oppa." diye mırıldandı. Benden yalnızca bir yaş küçük birisi üzerinde böyle bir otoritem olması bazen rahatsız edici oluyordu. Bu an da o 'bazen'in içerisindeydi.

"Önemli değil, dikkatin dağıldı alt tarafı. Eğer yorgunsan bugün burada bırakalım mı? Cuma oldu zaten haftanın yorgunluğu da vardır üzerinde. Ne dersin?"

"Olur..." Sessizce kitaplarımızı toplarken içimde sorsana artık diyen ve susmak bilmeyen sesi görmezden gelemeyerek "Chan çalışıyor mu?" diye sordum. "Evet, bu hafta çok yoğundu. Zaten doğru düzgün bir uyku düzeni yok, yemek düzeni de bozuldu. Sağlığına bir şey olacak diye korkuyorum açıkçası."

"Hmm." Gözlerimi çantama yerleştirdiğim kitaplara çevirdim. "Hâlâ anlatmadı mı uğraştıkları dava hakkında bir şeyler?" "Ağzını bıçak açmıyor... Diyorum anlat belki rahatlarsın, ama tutturdu etik değilmiş de yasakmış da bir şeyler..."

"Belli ki hoş şeylerle uğraşmıyorlar, senin üzerine de yığmak istememiştir davanın içerdiği olayları. O yüzden anlatmıyordur." Hannah omuzlarını silkip "Chris'in her zaman ilk önceliği olmak çok büyük bir sorumluluk haline gelmeye başladı." diye mırıldandı.

Dudaklarımı büzüp kimya kitabının ucuyla oynayan kıza baktım. Söyleyebileceğim bir şey aradım ama açıkçası daha iyi hissetmesini sağlayacak hiçbir şey gelmemişti aklıma.

"Birisinden hoşlanıyorum." dedi Hannah birden kafasını kaldırıp gözlerime bakarak. Kaşlarım havalanırken "Ö-öyle mi? Süper." diyebildim yalnızca. Hannah boş bir sandalyeye oturup utançla ellerini yüzüne kapadı. "Ben böyle şeyleri Chris'le konuşmak istiyorum... Özür dilerim, oppa. Kimseyle konuşamadığım için içimde kaldı resmen."

Hannah'nın yanına oturup bir elimde hafifçe sırtını sıvazladım. "Jeongin'le konuşamaz mısın?" "Hoşlandığım kişiyi tanımayan birisine, onun hakkındaki her şeyi en baştan anlatmak istiyorum. Nasıl gözüktüğünü, nasıl biri olduğunu, nasıl tanıştığımızı... O heyecanı yaşamak istiyorum ama Jeongin hepsini zaten biliyor. Chris de... Biliyorsun, vakti yok. Birazcık olan boş vaktini de bana ayırmasını istemiyorum."

Hannah tek dirseğini masaya, yanağını da avuç içine yaslayıp bana baktığında sırıttım. "Tamam o zaman, bana anlat." Gözlerinin irileşmesini ve yanaklarının pembeleşmesini seyrettim. "Gerçekten mi?" "Evet, Jeongin hiç anlatmıyor hoşlandığı birileri varsa bile. Kendi kardeşimle konuşamıyorum böyle şeyleri, bari Chan'ın kardeşiyle konuşayım. Anlat bakalım."

Hannah ışıldayan gözlerle oturuşunu dikleştirdi ve kendisinin yan sınıfındaki, hatırı sayılır miktarda bir kızın kendisinden hoşlandığı, ama Hannah'ya yakın davranışlarda bulunan Taeyoung isimli çocuktan bahsetmeye başladı. Anlattıklarını minik tepkilerle dinleyip ara sıra küçük yorumlar yaptım. Hannah on beş dakika boyunca aralıksız devam ettirdiği konuşmasını sonlandırınca sandalyede geri yaslanıp tavanı izlemeye koyuldu.

"Şanslı bir çocukmuş." dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. "Keşke birisi de benden bu kadar hoşlanıp arkamdan böyle güzel şeyler konuşsa." Hannah kıkırdayarak hafifçe omzuma vurdu. "Ama," dediğimde birden endişe dolan gözlerini yüzüme çevirdi. "Dürüst olacağım... Her zaman sen ve Jeongin'in arasında bir şeyler olur diye beklemiştim."

fever | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin