8

6.7K 728 886
                                    

yazdığım tüm bölümleri tek seferde paylaşmamak için zor tutuyorum kendimi <3

medya biraz... kalp krizi...

iyi okumalarrr

•••

Çalıştığım yere ziyaretime gelmiş arkadaşlarım, Chan'ın kafeye girip kasaya kadar yürümesini gergin bir şekilde izlediler. Ben ise dünyadaki en umursamaz tavırla sipariş ekranının başında onu bekliyordum. Chan kasaya gelince "Siparişin?" diye sordum kısaca.
Gözlerini benden birkaç saniyeliğine ayırıp arkamdaki menüye baktı. "Filtre kahve." dedi yüzüme dönüp.

Siparişini girip uzattığı kredi kartını aldım. Ödemeyi yapıp fişiyle kartını geri verdim. Bir karton bardak alıp içine filtre kahve doldurduktan sonra pick-up tezgahında bekleyen Chan'a doğru gidip kahveyi tezgaha bıraktım.

Ben kasaya dönecekken "Hannah'ya söylememişsin." diye seslendi. Durup omzumun üzerinden ona baktım. "Sigara içtiğimi yani. Evden çıktığın an mesaj atarsın diye düşünmüştüm." "Kavga ettik diye sırlarını insanlara anlatmaya başlayacağımı mı düşündün cidden? Çocuk muyum ben?" 

Chan cevap vermek yerine bana bakmayı sürdürünce derin bir nefes alıp gözlerimi devirdim. "Chan, inanılmaz birisin gerçekten." "Hyung da mı demeyeceksin?" Boş gözlerle ciddi olup olmadığını anlamak için ona baktım. "Sikerler hyungunu." diye mırıldandım sessizce ama duydu ve hafifçe güldü. 

"Senin de kardeşin yok mu?" "Olduğunu biliyorsun." "Tamam işte, o zaman anlaman lazım Hannah'yı neden bu kadar korumaya çalıştığımı." Konu birden sabahki olay olunca hazırlıksız yakalandım. Kafasını tezgaha geçirmek istemeden nasıl konuşabilirdim bu konuyu bilmiyordum.

"Senin yaptığın şey korumak değil. Hannah'ya sanki gerçek dünya bebek kilitleriyle dolu güvenli bir yermiş gibi davranıyorsun ama eğer böyle devam edersen yanında olmadığın ilk anda tökezleyecek." "Ben her zaman yanında olacağım." Sarkastik bir şekilde gülüp "Gerçekçi ol, Chan." dediğimde bakışları sertleşti. Ne diyeceğini kestirmeye çalışıyordum ama dediği şeyi söylemesini gerçekten beklemiyordum. 

"Sen Jeongin'e yeteri kadar değer vermeyip evden ayrılmış ve onu yalnız bırakmış olabilirsin Hyunjin, ama ben Hannah'yı çok önemiyorum. Onu terk etmeyeceğim." Kanımın beynime sıçradığını hissettim. Chan bana meydan okuyan bakışlar gönderirken birkaç saniye dediklerini doğru duyup duymadığımdan emin olmaya çalıştım. 

"Öyle mi?" diyebildim başta sadece. "Defol." "Ne?" Elimle kapıyı gösterdim. "Çık dışarı." "Ciddi misin?" "İnsanların hayatları hakkında ileri geri konuşabileceğini düşünüyor musun gerçekten? Siktir git o zaman." 

Chan aralanmış ağzı ve sinirden çok şaşkınlıkla dolu gözleriyle bana bakarken birden Jisung, Seungmin ve Felix yanımızda belirdi. "Hyung, müşteriler bakıyor, sakin ol." diye mırıldandı Felix bana doğru gelip. Chan ve ben birbirimizin gözlerine bakarken Seungmin "Hyung," dedi Chan'a dönüp. "Gitsen iyi olur." Chan onlara kısa birer bakış attı ve gözleri tekrar beni buldu. Kahvesini de alıp tek kelime etmeden kafeden çıktı. 

Felix tezgahın arkasına yanıma gelip "Söylediği şeyi duydum, iyi misin?" diye sordu. Gözlerimin dolduğunu hissedince elimin tersiyle onları sertçe sildim. "İyiyim." dedim bakışlarım hâlâ yürüyerek uzaklaşan Chan'ın üzerindeyken. 

"Akşam dışarı çıkalım mı?" dedi Jisung yumuşak bir tonla. "Kafa dağıtırız biraz, ne dersin?" "Sen neyin kafasını dağıtıyorsun?" diye sordu Seungmin gülerek. "Hyungumun tadı kaçıksa benim de tadım kaçıktır." "Bedava kahve için söylemeyeceğin şey yok, değil mi Han Jisung?" dediğimde hepsi güldü. "Tamam, çıkalım akşam dışarı. Mesaim bitince eve uğrarım bi, duş falan alırım, gelirim sonra her zamanki yere." Kafalarını sallayıp masalarına döndüler. Hâlâ bana bakarak kendi aralarında konuşan müşteriler olduğunu görünce Chan yüzünden burda kendimi ikinci kaybedişim olduğunu fark edip endişelendim. Kimse şikâyette falan bulunmazdı umarım, bir de onunla uğraşamazdım.

fever | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin