5

6.5K 775 921
                                    

önceki bölümler çok kısaydı içim el vermeyince bunu da erkenden atayım dedim böyle de iyi biriyim

koyduğum fotoğraf biraz tehlikeli ama yapıcak bişi yok 😙😙

ay bi de bilmiyorum denk geldiniz mi bir ay falan önce sweatshirt isimli bi changlix oneshot yazmıştım ama wattpad kaldırmıştı <3 onu chanoxius hesabımdan tekrar paylaştım okumak isteyen olursa haberiniz olsun 💖

iyi okumalarr 💞

•••

Ertesi gün saat bir buçuk gibi simaları tanıdık iki müşteri gelince sırıtmadan edemedim. Kısa boylu olan diğerinin önünde durmuş sipariş vermek için kasaya geçmemi bekliyordu. Gülümsememi saklamak için çok da uğraşmadan kasaya geçtim. "Hoş geldiniz, sizin için ne hazırlayabilirim?" Çocuk hafifçe kızardığına yemin edebileceğim yanaklarda "Ü-üç tane buzlu Americano lütfen." dedi. Kafamı sallayıp siparişi girerken "Bir de... bir dilim çilekli pasta." diye ekledi.

Yanağımın içini ısırıp kafamı salladım ve onu da siparişe ekledim. "İsim alabilir miyim?" "Changbin." Kendimi enişte yazmamak için zor tutarak siparişi tamamladım. Changbin kartını uzatınca ödemeyi yaptım. "Burada olacak değil mi? Paket demediniz." "Evet, evet, burada." "Tamamdır, siz oturun ben hazır olunca getiririm." Changbin kafasını sallayıp telefonuna bakan diğer çocuğu dürttü "Minho, hadi." Cam kenarında boş bir masaya geçtiklerinde kahveleri hazırlamaya başladım. Üçüncü kahveyi yaparken neden üç kahve yaptıklarını düşündüm. Bunu paylaşıyorlar mıydı acaba?

Kahveleri ve çilekli pastayı yerleştirdiğim tepsiyi elime alıp siparişleri hazırlarken sırtımı döndüğüm müşterilere döndüm. Kahvelerin çok sarsılmadığından emin olmak için onları izleyerek dikkatlice masaya yürüdüm. "Buy-" Gözlerim şu hayatta denk gelmek isteyeceğim son kişininkilerle buluşunca bir an donakaldım. "Run. Buyrun." Kahveleri ve pastayı tepsiden indirirken Chan'ın beni izlediğinden emindim.

"Başka bir şey ister misiniz?" dedim aralarından en yaklaşılabilir insan gibi gözüken Changbin'e bakıp. "Hayır, teşekkürler." Gülümseyip kafamı salladım ve tezgâh arkasına geri döndüm. Gerçekten, ama hani, gerçekten, tam bir öküz. İnsan selam verir, değil mi?

Doğal habitatımda rahatsız edilmiş olmak sinirlerimi bozmuştu. Felix ne zaman gelir diye düşünerek saate baktım. Yarım saati bulurdu muhtemelen. Derin bir nefes alıp belki de iki saattir yıkamaya üşendiğim için dokunmadığım bardakların başına geçtim ve sonraki yarım saat boyunca kendimi meşgul edecek her türlü işi bitirdim.

"Hyung!" Kafamı kafenin kapısına çevirip Felix'e ve geleceğinden haberim olmayan Jeongin'e baktım. İkisi de kasaya gelince "Hoş geldiniz." dedim gülümseyerek. Çaktırmadan cam kenarındaki malum masaya baktığımda Changbin'in de çaktırmadan Felix'e bakmaya çalıştığını gördüm ve gülümsedim.

"Sen gelir miydin buralara Jeongincim yaa?" dedim uzanıp kardeşimin saçlarını karıştırarak. Jeongin gülüp elime vurdu. "Bir haftadır falan gelmiyorum alt tarafı, sakin ol." "Nasıl geçiyor tatilin? Bana gelecek misin kalmaya?" "İstiyorum evet, sen ne zaman müsaitsin?" "Hmm, bir düşüneyim... Hangi gün eve erkek atmayacaktım ben?"

Felix kahkaha atarken Jeongin elleriyle yüzünü kapadı. "Hayır beynim, hayır, düşünme, yanlış duyduk, öyle demedi." diye mırıldanmaya başladı. "Hyung, siparişimi alır mısın?" dedi Felix heyecanla keklerin gösterildiği rafa bakarak. "Tahmin edeyim... Lixie için bir dilim çilekli pasta ve çikolatalı bubble tea; Innie için ise yeşil çaylı bubble tea ve çikolatalı pasta." Kafalarını salladıklarında ekrana saydıklarımı girip ödeme kısmında kendi kartımı seçerek siparişi tamamladım.

fever | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin