Düşüncelerimden anca zil ve kapı aynı anda çalınmaya başlayınca kopabilmiştim. Kendime gelip nerede olduğumu anlamaya çalışırken dudağımda bir sızı hissettim. Gözlerimi kısıp işaret parmağımla dudağıma dokundum. Elime biraz kan bulaşınca dilimi dudaklarımda gezdirdim. Metalik tat ağzıma yayılırken "Hyung!" diye seslenişler duyup ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda karşımda kapıyı yumruklayan, bir yandan da telefonunu kulağına götüren Jeongin'le karşılaştım.
"Off, hyung! Neredesin sen? Beş dakikadır kapıyı çalıyorum." Telefonunu kapatıp cebine attı ve içeri geçti. Montuyla çantasını yatağımın yanına yere bırakıp koltuğa oturdu. "Ne yapıyordun da açmadın?"
"Duymamışım."
Kapıyı kapattıktan sonra yavaşça koltuğa doğru yürüyüp Jeongin'in yanına oturdum. Bacaklarımı koltukta toplayıp kardeşime döndüm. "Nasıl duymadın ya? Kulaklık mı ta- Dudağına ne oldu?" "Hmm?" Elimi, refleks olarak dudağıma doğru giderken durdurup geri yerine indirdim. "Haa, şey... Fark etmeden çok ısırmışım." "Acıyor mu? Nemlendirici sür istersen." "Gerek yok, geçer şimdi." "Peki." Jeongin kollarını ve bacaklarını esnettikten sonra benim gidi oturup bedenini bana çevirdi.
"Yorgun musun? Çok durgun gözüküyorsun."
"Yoo, iyiyim. İşe gitmedim bugün, dinlendim."
"Hmm... Beni gördüğüne sevinmedin o zaman?"
Birkaç saniye gözleri ışıldayarak bana bakan kardeşimi seyredip "Saçmalama... Seni gördüğüme her zaman çok seviniyorum." dedim. Jeongin gülüp kafasını salladı ve dizleri üzerinde emekleyerek bana yaklaşıp kollarını belime sardı ve vücudunu kucağıma bıraktı. "Çok ders çalıştım bugün, yani sabaha kadar kitap kapağı açmadan seninle konuşabilirim."
Gülümseyerek bir elimi saçlarının arasından geçirdim. "İyi yaptın." diye mırıldandım. "Saçlarımı boyasam diyorum, sen ne dersin?" Jeongin sırt üstü yatıp başını kucağıma koydu. "Hangi renk düşünüyorsun?" diye sordum boştaki elimi göğsüne koyup. "Mavi." "Hmm... Yakışır sana." "Hannah da öyle söyledi. Yakışır değil mi? Boyamak için açmam gerekecek, yani beğenmezsem dönüşü yok kendisi akana kadar."
Gözlerimi neşeyle bana bakan gözlerine çevirdim. Ona ne söylemem gerektiğini veya nasıl söylemem gerektiğini bilmiyordum ama düşüncelerim için beynimde gerçekten yer kalmamıştı. Bir anda fark etmeden istemediğim bir şeyler söylemekten korktuğum için kelimelerimi dikkatli seçmeye çalışıyordum. "Beğenirsin tabi, merak etme... Ben açmana yardım ederim istersen. Kendi saçlarımı da kendim yaptım biliyorsun."
"Ah, evet, çok sevinirim hyung. Saçlarım konusunda bir tek sana güvenirim sanırım."
Gülerek eğildim ve yanağına bir öpücük bıraktım. "Ne zaman yapmak istiyorsun?" "Hmm... Bundan bir sonraki hafta sınıf gezimiz var. Muhtemelen denize veya havuza çok girerim, boya akmasın hiç orada boşu boşuna... Geziden dönünce yapalım mı?"
"Olur Innie, sen ne zaman istersen." Kafasını sallayıp ellerini karnının üzerinde gezdirmeye başladı. "Karnım aç benim ya... Yemek yapalım mı artık?" "Dışarıdan söyledim ben, gelir birazdan." "Hyung!" Koltukta doğrulup bana baktı. "Ne gerek vardı? Yapardık biz işte-"
"Chan o kadar çok para ödüyor ki bana banka hesabımda böyle yüksek sayılar görmek korkuttu biraz. Ben de dedim kardeşime yemek ısmarlayayım bari."
Gülüp omzuma vurdu ve koltuğun diğer ucuna geri döndü. Sırtını kol koyma yerine yaslayıp bacaklarını bana doğru uzattı. "Kkami'yi veterinere götürdük bugün aşıları için." Duyduğum isimle gözlerimi hemen Jeongin'e çevirdim. "Nasıl Kkami?" "İyi, aynı... Seni özlüyor... Senin odanda uyuyor genelde gün içinde. İlgilenen kimse yoksa da oraya gidiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fever | hyunchan
Fanfictionson derece korumacı bir abi olan chan, kız kardeşinin yeni özel ders öğretmeninin bir erkek oluşunu pek iyi karşılamaz. bang chan & hwang hyunjin tw // yetişkin içerik, küfür&argo