18

6.3K 584 504
                                    

bu bölümü cidden hiç sevmiyorum

çok anlamsız ve boş
keşke yazmasaydım
ama yazmışım

changlix için okuyun bari
sonu çok kötü yine her şeyin içine sıçmışım
özür dilerim ;(

çok güzel yerler geliyo söz veriyorum

•••

Pazar gününün aksine pazartesi kendimi bir şekilde yataktan çıkarmayı başarmıştım. İşkence gibiydi şu an hayatıma devam etmek. Tek istediğim Jeongin kendisini benimle konuşmaya hazır hissedene kadar telefonun başında oturup ondan haber beklemekti.

Dün birden kalkıp yanına gitmemi engelleyen tek şey Hannah'nın 'Jeongin daha iyi, fakat seninle konuşmaya henüz hazır değil. Ama olacak, merak etme' mesajı olmuştu. En azından yanında ona değer veren, onunla ilgilenen birisi vardı. Hannah'ya çok şey borçluydum.

Pazartesi kafede sabah mesaim vardı. Tek başıma olduğum için neden üzerimden kamyon geçmiş gibi gözüktüğüm veya hayalet görmüş gibi tepkisizce etrafıma baktığımı sorgulayan kimse olmamıştı. Hyungwon kendi mesaisi için geldiğinde de pek konuşmadan direkt çıkmıştım. Bir dersim vardı ama gitmek istemiyordum. Akşam Hannah'yla yapacağımız ders için tekrar dışarı çıkmam gerekinceye kadar yatağımda yuvarlanmaya karar verdim. Eve doğru yürürken telefonum çaldı.

"Efendim, Lix?" "Nasılsın, hyung?" "İyiyim, sen?" "İyiyim... Şey diyecektim, bir şeyler yapmak ister misin?" "Eve geçiyordum tam, yorgunum biraz." "Eve mi geçiyordun? Dersin yok mu?" "Gitmeyeceğim." "N-ne?" "Ne ne?" "Yok bir şey, tamam... Hyung lütfen ya, birazcık beraber takılalım. Evdeyim ben gel hadi. Dışarıda durmamıza da gerek yok." "Felix-" "Lütfeeeeeeee-" "Tamam, tamam, iyi... Oradayım on beş dakikaya." "Seni seviyoruuum."

Telefonu kapattığımda gülümsüyordum. Felix'in üzerimde böyle bir etkisi vardı. Neyse ki kafeden çok uzaklaşmamıştım, hızlıca geri dönüp Felix'e o çok sevdiği çilekli pastadan bir dilim ve ikimize birer tane kahve aldım. Sesini duyduğumda bile enerjim yükselmişti, yaşama enerjim gelmişti birden.

Felix'in evine geldiğimde bana söylenmenin atlanmış olduğu bir ayrıntı olduğunu fark ettim. Mesela... Felix'in evde yalnız olmaması gibi.

"Selam, Hyunjin."

Salondaki ikili koltuklardan birine oturup bacak bacak üzerine attım. "Selam, Binnie." Ben sırıtarak ona bakarken Felix bir tabağa koyduğu pasta, üç bardak ve kahvelerimizle geri döndü.

"En sevdiğim pasta hem de... Senin moralin düzelsin diye çağırdım benim moralim düzeldi, süpersin hyung."

Felix'in kahveleri bardaklara pay edişini izlerken birden kaşlarım çatıldı. "Ne?" Lix birden hareketini kesti. "Ne demek moralimi düzeltmek için çağırdın?" Sarışın çocuk yardım istercesine Changbin'e bakınca derin bir nefes aldım. "Yok artık ya... Nereden öğrendiniz?"

"Bir şey öğrenmedik, yalnızca... Chan bahsetmişsin bulundu pek keyifli olmadığından."

Kaşlarımı çatmış Changbin'e bakarken hafifçe gülümseyip omuzlarını silkti. "Planladınız mı yani buraya gelmemi? Ben de Felix'im beni özledi sanmıştım."

"Özlemez olur muyum? Tabii ki özledim seni!" Felix bardağı bırakıp kendisini yanıma bıraktı ve bir bacağını üzerime atarak kollarını bedenime doladı. "Ama endişe ettim. Bir de üzerine sen dersi ekeceğini söyleyince cidden kötü olduğunu anladım."

fever | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin