17

5.7K 655 252
                                    

kısa ama önemli ve güzel bir bölüm <3

ikisinin de medyadaki saçları çok güzel oofff

•••

Chan's P.O.V.

On beş dakikadır Han Nehri'nin hemen kenarında, nehre bakan bir bankta oturmuş konuşmadan karşımızdaki manzarayı izliyorduk. Buraya gelene kadar yürümüştük ama Hyunjin'in yeterince yorgun ve bitkin olduğunu düşünerek yürümeye devam etmekten vazgeçirmiştim.

Evden çıkmadan ona giymesi için kazaklarımdan birini vermiştim. Ocak ayında gecenin bir vakti evden tişörtle çıkmıştı resmen. Gerçi onu da anlayabiliyordum. Hannah ile kavga etmiş olsam ve bir yerde ağladığını öğrensem ben de hiçbir şeyi umursamadan doğruca yanına giderdim.

"Neden sormuyorsun?"

Kafamı hafifçe yanımdaki çocuğa çevirdim. Bacaklarını bankın üzerine toplayıp bağdaş kurmuş, kollarını göğsünde birleştirmişti. Bana değil, doğruca karşıya bakmaya devam ediyordu. "Neyi?" diye sordum.

"Neden kavga ettiğimizi."

Hâlâ bana bakmıyordu. Yüz ifadesini görmediğimden dolayı sarkastik bir soru muydu yoksa içtenlikle mi sormuştu anlayamıyordum. "Burnumu sokmak istemedim." Hyunjin burnundan nefes vererek hafifçe güldü. "Jeongin akşam onda ağlayarak evine geldi ve şu an kız kardeşinin yatağında yatıyor. Bence burnunu sokmaya hakkın var."

Cevap vermek yerine önüme döndüm. Ne demem veya yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Neden kavga ettiklerini ve iki kardeşi de bu kadar yıpratan şeyin ne olduğunu tabii ki merak ediyordum ama sorup yaşananları tekrar düşünmeye başlamasını da istemiyordum.

"Anlatabilir miyim?" Bu kez o da bana bakıyordu. "Sessizce oturup daha fazla düşünmek istemiyorum. Zaten yaşanmış şeyleri anlatmayı yeğlerim." Gözlerimi gözlerinden ayırmadan kafamı salladım. Hyunjin tekrar önüne döndü. "Biraz geriden başlamam gerekecek sanırım." dedi ama o kadar kısık sesle söylemişti ki benimle mi kendisiyle mi konuşuyordu emin olamamıştım.

"Ben gay olduğumu lisenin sonuna kadar söylemedim aileme." Tahmin etmediğim kadar ciddi bir konuya birden girdiğinde kaşlarımı çattım ama bir şey söylemeden devam etmesini bekledim. "Jeongin biliyordu, ama o kadardı yani. Lise bittiğinde, yaz tatilinin başında söyledim. Dar görüşü olduklarını ve böyle şeylere olumlu bakmadıklarını biliyordum ama beni o kadar çok seviyorlardı ki kötü karşılamazlar diye düşündüm. Söylediğimde... Ah, her neyse, artık benim için önemsiz olan detaylara girmeyeceğim. Özetle, kendime bir çeki düzen vermemi ya da evden gitmemi söylediler."

Esen rüzgarla saçları farklı yönlere savruluyor, yüzünün önüne düşüyordu. Hyunjin onlara müdahale etmedi. Hiçbir duygu belirtisi göstermeden konuşuyordu. Böyle ağır konuları bu kadar sıradan bir şeymiş gibi anlatmasına şaşırmıştım. Ama artık onu çok etkileyen veya duygulanmasına sebep olan bir şey gibi durmuyordu. Sanki bu konuya karşı duygularını bir düğmeyle kapatmıştı.

"Evden gittim ben de. Eşyalarımı toplayıp çıktım, Felix'in evine gittim. Jeongin çok ağladı o akşam. Annesine çok yalvardı gitmeme izin vermemesi için." Jeongin'in ismini söylediği an tekrardan yumuşamıştı sesi. Ona gerçekten çok değer veriyordu, belliydi. Annelerine annesi olarak hitap ettiğini fark ettim ama o an bunun üzerine de yorum yapmamaya kadar verdim.

"Nasıl..." Sorumu nasıl sormam gerektiğine karar vermeye çalışırken kafasını bana çevirip söyleyeceklerimi beklemeye başladı. "Nasıl birden evden ayrıldın? Nerede kaldın, ne yaptın?"

fever | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin