37

4.6K 492 480
                                    

selaaammm~
sınavlarım bitti, tam bölüm yazayım derken hastalandım birden anca kendime gelir gibi oldum, bu kadar beklettiğim için üzgünüm :(
umarım bölümü beğenirsiniiiizz 💞

•••

Delicesine yağan yağmur yüzünden, otobüs durağından kafeye kadar koşarak gitmem gerekmişti. İçeri girip kapıyı ardımdan kapattıktan sonra nefes nefese kalmış bir şekilde montumun şapkasını kafamdan indirdim. Hyungwon'a mahcup bakışlar göndererek "Geç kaldım, pardon." dedim ve çalışan odasına girip üzerimdekilerden kurtuldum. Önlüğümü giyip yanına geldiğimde kasadaki faturaları toparlıyordu.
"Hayret, yürüyebiliyorsun."
Kaşlarım çatık ona bakmaya başladığımda bana dönüp "Chan döndü ya dün, akşam görüşürsünüz diye düşünmüştüm." dedi. "Off, ben de diyorum yürüyebilmem ne alaka." Hyungwon sırıtırken "Görüştük akşam." dedim. "Yemeğe çıkardı beni."
"Neee?" Elindeki faturaları tezgâha bırakıp yanıma geldi. "Randevuya çıktınız yani resmen?" "Hayır ya, yemek yedik işte birlikte." Birkaç saniye durup "Randevuya çıktınız yani resmen?" diye tekrarladığında gözlerimi devirip bıraktığı faturaları düzenlemek adına kasaya geçtim.

Hyungwon yanıma gelip kollarını göğsünde birleştirdi. "Nasıl geçti? O mu sordu yemeğe çıkalım mı diye?" "Evet, ama dün ben mesaj attım hani yemeğe çıkacaktık diye."

"Vaaay, sen de az değilsin, Jin." Ona yandan bakışlar atıp "Boş anlamlar arama her şeyin arkasında." dedim. Hyungwon beni duymazdan gelerek "Nasıl geçti?" diye sordu.

"Çok güzeldi. Gerçekten özlemişiz birbirimizi. Hesabı ödemek için kavga ettik, hafif atışmalarımızı bile özlemişim yani, o kadar." "Yaa, çok şirinsiniz." Dudaklarıma yerleşen gülümsemeyi Hyungwon fark etmesin diye başımı iyice önüme eğdim. Gerçekten şirin bir geceydi.

"Ah." Aklıma gelen şeyle kafamı tekrar kaldırıp Hyungwon'a baktım. "Sana bir şey danışacağım."

"Hmm, danış bakalım." Sabah erken bir saat olduğu için kimse yoktu kafede, bu yüzden rahatça sorabilirdim sorumu. "Bu konuda birisiyle konuşacağımı hiç düşünmezdim ama... Ah, tanrım..."

"Ne oldu be? Söyle hadi, merak ettim." Düzenlenmiş faturaları yerlerine kaldırıp Hyungwon'a döndüm. "Dün gece Chan beni evime bırakırken onu yukarı davet ettim. Şey, bilirsin... Ama o gelmedi."

Hyungwon bana soru sorarcasına bakmaya başladı. "Ee?" "Bu kadar, gelmedi yukarı." Gözlerini benden ayırmadan derin bir nefes aldı ve "Jinnie..." dedi. "Bana ne bir soru sordun ya da ne hakkında danıştığını anlayabileceğim kadar içerik verdin. Ne oldu Chan yukarı gelmediyse anlamadım."

"Ya, isteksizdi işte. Ama iki haftadır görüşmüyoruz, hiç mi özlemedi? Ben ilk görüştüğümüzde birbirimizin üzerine atlarız sanıyordum, ama Chan resmen sevişmek istemedi. Bundan önce de attığım fotoğrafa kötü tepi vermişti-"

"Ne fotoğrafı?" Yutkunup gözlerimi kaçırdıktan sonra "Ç-çıplak fotoğraf." diye mırıldandım. Hyungwon büyük bir kahkaha atıp "İnanılmazsın." dedi. "Ee? Sonra?"

"Fotoğrafa yükselmedi işte. Ondan öncesinde de Avusturalya'ya gitmeden önceki son... şey, bana geldiği son gece... Biraz... Farklıydı. Olsun da bitsin gibiydi sanki ama öyle de değildi aslında... Ya bilmiyorum... Acaba şey mi diye düşünüyorum..."

"Ney?" Gözlerimi birbirine kenetlediğim ellerime indirip "Sıkıldı mı benden acaba?" dedim kısık sesle.

Hyungwon kaşlarını çatıp omzuma bir yumruk attığında "Hey!" diye bağırdım. "Sen ne diyorsun ya? Ne demek sıkıldı mı benden? Senden kim, nasıl sıkılsın Hwang Hyunjin?"

fever | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin