30.BÖLÜM

592 43 6
                                    

"Hey sen! Bugün vaktin var mı?"

Telefonun karşısından gelen heyecanlı yumuşak ses Hamza'yı bir hayli şaşırtmıştı. İlk defa Hamza aramadan İpek'in arayası tutmuştu. Hamza ise operasyondan dönmenin yorgunluğu ile kendini teşkilattaki koltuğa atıp silahını bir kenara bıraktı. Sırayla beresini ve üniformasını çıkardı. Bir yandan da telefondaki İpek'i dinliyordu.

"Hayır İpek çok yorgunum. Teşkilatta işlerimiz var. Yeni operasyondan geldim. Kusura bakma."

İpek de bu defa oyun yaparak masum numaraları yapmaya başlamıştı.

"Ya Hamza! Gelebilir misin, lütfen? Bu gerçekten çok önemli. Lütfeeeeen! Lütfen, lütfen, olur mu? Kırma ne olur!"

Hamza da zaten dünden kabul etmeye hazırmış gibi yine İpek'i reddedemedi. Kırılmasını hiç istemezdi. Bu da hep böyle süregelmişti. Ona olan sevgisi zaafı olmuştu. Bu huyunu da bir türlü bırakamıyordu işte.

"Tamam tamam peki. Ben müdürümle konuşurum. Görüşürüz." deyip telefonu kapattı.

Bir kaç saatin ardından İpek, butikte Hamza'yı ayakta güler yüzle karşıladı ve elindeki takım elbisenin ceketini denemesi için uzattı. Hamza bu harekete çok şaşırsa da bozuntuya vermek istemedi. Ne olmuştu da İpek kendisi için takım elbise tasarlamıştı. İpek'teki bu değişime ne sebep oldu çok merak ediyordu. Bozulmaması için de cesaret edip soramıyordu. Büyük bir keyifle kollarını uzatılan ceketin kollarından geçirip üzerine oturttu.

İpek pür dikkatle takım elbisenin dikişlerini inceliyor kalıbını kontrol ediyordu. Yüzündeki gülümseme solmuş yerini ciddi bir surat ifadesi almıştı.

Takım elbisenin kollarına bakarak bıkkınca,
"Bu biraz uzun." dedi.

Hamza ise sevdiği kıza ilgiyle bakarak,
"Öyle mi? Ben beğendim. Sen bak bakalım bana yakıştı mı yoksa yaşlı mı gösteriyor? Eğer yaşlı gösteriyorsa bunu giymem ona göre. " dedi.

İpek, Hamza'ya yandan bakarak kollarını göğsünde bağladı ve,
"Senin için olduğunu kim söyledi? Bu takımı Ömer için tasarladım. "dedi.

Takımın üzerinde oynamalar yaparak konuşmasına devam etti.

"Ama Hamza görüyorum ki, aynı kol uzunluğuna sahipsiniz, bu yüzden ilk önce sende prova etmek istedim. Ancak bu biraz istediğimden uzun olmuş. Bu gece Ömer'e hediye etmek istemiştim ama artık yapamam. "deyip dudak büzdü.

Keskin bakışlarını Hamza'ya değdirmeden ceketin üzerinde dolaştırdı ve bir şey fark etmiş olacak ki ani tepkiyle ceketi çıkarmaya başladı.

"Tamam artık bunu düzeltmeliyim. Çıkar lütfen. Düzelttikten sonra ona vereceğim." dedi.

Hamza bir çırpıda ceketi çıkarıp İpek'e uzattı. Bu kadarı da fazlaydı artık. Hamza'yı ne olarak görüyordu? Ona karşı sevgi besliyorsa illa kullanması mı gerekirdi? İncinen gururu ile kaşları çatıldı. Neye uğradığını şaşırmıştı.
İpek kucağına bastığı ceketin mutluluğu ile pişkin pişkin gülerek,

"Geldiğin için teşekkürler. Saat 7'de görüşürüz." deyip tezgahın yanına gitti.

Tezgahın üzerindeki kumaş parçalarını karıştırırken arkası dönük bir vaziyette istifini bozmadan konuşmaya devam etti.

"Oh, bu arada yemek bugün haberin olsun. Kimseye söylemeden ben bir restoran ayarladım."

Yüzünü Hamza'ya çevirip sinsice gülümsedi ve,
"Bu akşama kadar sana mesaj gönderirim. Akşam görüşürüz. Gidebilirsin." dedi.

Sinirden kasılan vücudunu zor zapt ediyordu. Böyle olacağını hiç mi düşünmemişti. İpek'ten ne bekleyebilirdi ki , İpek yine İpek' liğini yapıyordu. Bir hışımla butikten çıktı. Kafasında beliren düşüncelere hakim olamıyordu artık.

Peki Hamza bu olay karşısında yine ona olan zaafından kör mü davranacaktı?
Hızla butiğin önündeki arabasına bindi ve var gücü ile direksiyona bir yumruk geçirdi . Kavrulan bedeni, kızaran yüzü ve kasılan kasları sinirinin son raddeye geldiğinin habercisiydi. Başını ellerinin arasına alıp düşünmeye başladı.

Anlık aklına gelenlerle Dubai'de gördüğü kızı düşündü.

...
"Bekleyin ve görün abi , ablam Türkiye'ye geri döndüğünde kuzenine gününü gösterecek. "
...

Gözünde canlanan olaylar sayesinde nihayet bir çözüm yolu bulduğunu düşündü. Hemen pantolonunun cebinden telefonunu çıkarıp kurcalamaya başladı. Galeriden Dubai'de yaptıkları sözleşme fotoğrafını buldu ve kızın telefon numarasının yazdığı kısmı yakınlaştırıp inceledi. Sinirden köpüren bir Hamza için bu kaçınılmaz bir fırsat olabilirdi.

***
Kafasındaki düşünceler yetmez gibi bir yenisi daha dert olmuştu. Kaçmak istese de kaçamazdı artık. Çıkmaz sokağın dibinde çaresiz hisseder olmuştu.
Halbuki Allah vardı ve kulunu yalnız bırakmazdı. Buna inancını kaybetmemesi gerekiyordu. Bütün bunlara son zamanlarda kendi isteği dışında yaşadıkları sebep olmuştu. Her şey kendinden bağımsız ilerliyordu. Eli kolu bağlı olmanın nasıl bir duygu olduğunu bir kez daha iyi anladı.
Uzandığı tahta iskeleye cansız ölüden farksız vücudunu sermiş ümitsizce gökyüzüne bakıyordu. Başının yanında iş ilanları, gazeteler, açık unutulan bilgisayar ve telefonu dağınık bir vaziyetteydi.
Uzandığı iskeleden doğrulup kollarını dizlerine dolayıp oturdu. Gözleri yine denizin en ücra yerlerine kaymıştı. Anlık bir telefon melodisi ile heyecanla telefona uzanıp baktı. Yabancı bir numara arıyordu .İş ilanı için çaldığını düşünerek heyecanla açıp cevap verdi.

"Efendim buyurun."

Karşı taraftan kalın tanıdık bir ses tonu,
"Merhaba" dedi.

Asiye Gül ne olduğunu anlamaya çalışarak sorgulayan bir tını ile cevap verdi.

"Merhaba. Kiminle görüşüyorum?"

"Asiye Gül OSMANOĞLU, seninle konuşabilir miyiz? "

"Affedersiniz siz kimsiniz?"

"Dubai'den alacaklıyım. Sana söylemem gereken bazı şeyler var. Vaktin var mı?"

"Ama... Ama şey..."

"Bir saate kadar Beyoğlu'nda olacağım beni orada bekle. Daha sonra nerede olacağını söyleyeceğim."

"Ama şey..."

Sözünü söylemesine izin bile verilmeden telefon yüzüne kapatıldı .

"Bu ne biçim bir adam ya hu! Emir kipi de neyin nesi? Kibar olmak bu kadar mı zor? Belki müsait değilim. Belki kabul etmeyeceğim... Diyeceğim , diyeceğim ama ben bir sözleşmeye imza attım. Allah'ım ben şimdi ne yapacağım? Bu kulun bu belalı hödük adamla nasıl baş edecek. Beş parasız ortada kalmışken onun da para isteyesi tuttu. Mükemmel zamanlama be adam neredeydin sen şimdiye dek! Bu ne ay! Başıma felaketler art arda gelmek zorunda mı? Ben de iş teklifi geldi diye seviniyorum. Ah benim saf kafaam saf kafam! Aaff Allah'ım aaff! "

Biraz düşünüp aklını sıyıracak vaziyete gelince ayaklarını iskeleden sarkıtıp soğuk suya soktu.
Rahatlamaya ihtiyacı vardı lakin bu da işe yaramıyordu.
Eli ayağı titremeye başlamıştı. Konular ne ara bu kadar büyümüştü. Ne ara rutin giden hayatı sarpa sarmıştı? Ne ara?
Gözleri denize bakarak huzur umuyordu ama aklındaki çelişkiler çaresizliğini gün yüzüne vuruyordu.

" Ah Asiye Gül Ah! Lütfen onun gerçeği bilmesine izin verme aksi halde sonsuza kadar hapiste kalırsın. Ah şimdi ne yapacağım beeen?" diye çığlık atıp suya tekme sallamaya başladı.

En sonunda ayağı kayıp suya düşmenin son raddesindeyken ahşap kulpa tutundu. Suya düşme ihtimalinin korkusuyla derin bir oh çekip yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Ah Asiye Gül kızım sen delirmişsin. Bittim ben." deyip ellerini yüzüne kapattı.
.
.
.
Kızıl Elma🇹🇷

YAZAR:GÜLÜZAR ATLIHAN

♥İnstagram Şahsi Adresi
@atlihanguluzar

❤İnstagram Kitapların Adresi
@glzratlhnkitapligi.com.tr

♥Twitter Adresi
@1bordoferacelim

♥Wattpad Adresi
@Yazar_glzratlhn

Vote ve yorum yaparsanız çok mutlu olurum.🙃

DEGERLİ ÖMRÜNÜZDEN NAÇİZANE ROMANIMA VAKİT AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER😘

Kitap kokulu kalın.
İyi okumalar.♥♥


KIZIL ELMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin