Nihayet karanlık bir otoparka gelmiş ve arabasını müsait bir alana park etmişti. Daha fazla merakımı gizleyemeyerek sordum.
"Beni nereye getirdiniz? Görevim nedir? Önce bana söyler misiniz? Eğer ben uygunsuz davranırsam rezil olursunuz. Ben aldırmam ama siz rezil olursunuz. "
Duygusuz bir yüzle bana dönüp:
" Endişelenme! Bu sadece küçük bir sürpriz. Öyle büyük bir şey değil." diyip bakışları arabanın farlarının aydınlattığı kısıma daldı.
"Bundan sonrasını ben de tam olarak kestiremiyorum." dedi ve tekrardan bana dönüp zorda olsa gülümseyerek,
"Hadi gidelim" dedi.Nedense bu gülümseme bana çok sinsi geldi. İçimi kemiren anlamsız bir duygu oluştu. Çaresizliğin verdiği cesaretle indim arabadan.
Şu durumda bu hayatta başka yapacak b planım mı vardı ? Bana yakışan soğuk kanlı olmaktan başka bir şey değildi. Kıyafetimin eteklerini avuçlarımın içine alarak ilerlediği hafif karanlık koridorda arkasından takip ettim. Yolun sonunun bir restorana çıkmasıyla merakım iyice artmıştı. Ne olacaktı acaba? Beni buraya neden getirmişti? İyilik yapacak hali yok ya! Birine karşı bir rolüm olmalı ve o yönde bir oyunculuk yapmamı istiyorsa da bunu önceden bana bildirmesi daha mantıklı değil miydi?Neden plansız bir şekilde ilerliyordu?Dört kişilik rezerve edilmiş bir masaya oturduk. Yanımıza gelen güler yüzlü garsonlara tebessüm edip menüyü aldım.
Bay duygusuz da çatık kaşlarından taviz vermeden direk menüyü incelemeye başladı. Teşekkür edip garsonları gönderdim. Gözlerim menüdeki fiyatları bulmasıyla hayretle büyümesi bir oldu. Mekanın şatafatına bakılırsa şaşmamak lazımdı. Galiba bu akşam bana uygun bir yemek buradan çıkmayacaktı. Aferin, aç kaldım. Bir umut içecek fiyatları ve diğer sayfaları da karıştırdım fakat sonuç farksızdı. Göz ucuyla çatık kaşlı adama baktım. O ise hâlâ menü ile meşguldü. Yerimde dikleşip oturuşumu düzelttim. Boğazımı temizleyip,"Bu akşamki yemek çok mu önemli? Bence mekan olarak başka bir yer olsaydı daha güzel olurdu." dedim.
Hiç istifini bozmadı. Gözünü bir saniye menüden kaldırıp geri incelemesine devam etti. Ben de tekrardan derin bir nefes alıp lafa girdim.
" Yemeğin fiyatını siz mi ödeyeceksiniz? Yoksa eski borcuma mı eklenecek? " dedim.Derin bir nefes verdi.
" Ne sipariş vermek istiyorsan verebilirsin. Beni utandırmadıkça istediğini yiyebilirsin. Bu bir istisna." dedi.Duyduğum sözlerle beni bu adama bir kez daha muhtaç eden kardeşime buğz ettim. Bir gün onu elime geçirirsem işte o zaman kaçacak sağlam bir delik bulsun. Aksini ben bile düşünemiyorum. Bu konuda kararım kat'î. Gururum gün geçtikçe ayaklar altına alınıyor ve ben söylenecek söz bulamıyorum.
Ben menüdeki yemeklere göz gezdirirken Hamza Beyin anlık ruh değişimiyle gözleri karşıda bir yerleri buldu. Yüzüne baktığımda ise suratında çarpık bir gülüş hakimdi.
Arkamdan biri kalın biri ince cıvıltılı iki ses yükseldi."Selaaam!"
Ben ise hâlâ ne yemek alacağımdan kararsız menüyü karıştırmakla meşguldüm. Dikkatimi arkama veremezdim. Hamza bey ayağa kalktı. Benim ise her zamanki gibi önceliğim yemekti. Arkama bakmak için boynumu kırıp da yemeğimden mahrum olmak istemiyordum. Üşengeçlik damarlarımın kabarması ile hiç istifimi bozmadan oturmaya devam ettim. Yanımda beliren siluetten bir anda sesin yükselmesi ile irkildim.
"Hey! Hayalperest Hanım! Sizi burda görmek ne büyük sürpriz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ELMA
RomanceHamza DEMİR, Kızıl Elmayı dava bellemiş bir genç... Vatan uğruna canını seve seve verecek yiğit bir Özel Harekâtcı... Güney Doğuda Dağların Aslanı, İstanbul'da İstihbaratın Bozkurtu... Asiye Gül OSMANOĞLU hem öksüz hem yetim, Bilinmeyen Osmanlı To...