Akşam olmuştu. Otelin de üzerine karanlık çökmüş, akşam namazı vakti girmişti. Asiye Gül yorgunluktan bitap düşmüş , rahatlamak adına abdestini tazeledi.
Akşam namazını da eda ettikten sonra ellerini açıp Yaradana şükretti. Huzur içinde geçen vakit, Kuran tilaveti ile son buldu.Yorgunluğu iyice üzerinden atıp ayılmak adına bir duş aldı. Banyodan beyaz bornozunu giyip saçlarını kurutmak için içeriye yöneldi.
Düşünceli adımlarla bir dolaba bir de valizine baktı.Kafasını kaşıyıp,
"Doğru ya kurutma makinesini unutmuştum! İnsan su ısıtıcısı alır da, saç kurutma makinesini nasıl unutur? Mideme düşkün olduğum burdan belli!"deyip sırıttı.Ufak bir nefes verip,
"Anlaşılan yine havlu ile kurutacağım. Hıh! Alışkanlık yaptı zaten. Artık böyle gideriz."dedi ve havlu ile saçını özensiz şekilde yarı ıslak kuruladı."Yarısı da kendisi kurusun."deyip havluyu başından aldı ve kaloriferin üzerine serdi.
Bu gün yorgunluktan üşengeçliği üstündeydi.
Marketten aldığı abur cuburları önüne serip paketlerini açtı.
Uyumak için daha çok erkendi. Üstelik daha yatsı namazını da kılmamıştı. Karşısındaki televizyonu açıp yatağa bağdaş kurarak oturdu. Sehbayı yatağa dayayıp yiyecekleri üzerine servis etti.Patates cipsi ile soğuk çay içmeyi çok severdi. Filim eşliğinde de güzel giderdi.
Hemen bir komedi filmi açıp izlemeye başladı. Kendi kendine,
"Keşke yanımda Firdevs de olsaydı ne güzel olurdu? Yanlız başına filmin tadı çıkmaz ki!"dedi yakınarak.Filme dalalı bir saate yakın olmuştu. Üstünü giymediğini farkedip son defa soğuk çayından bir yudum aldı.
Son anda çıkan sahneye sesli bir kahkaha bıraktı. Nasıl olsa odada kimse yoktu.
Bu yaptığı kahkahayı asla dışarıda yapmazdı. Zaten yapsa Firdevs bacaklarını kırardı. Firdevs aklına gelince yine tebessüm etti. Sahi neden aramamıştı? Numarasını değiştirdiği için kimse aramaz olmuştu.
"Hep eniştemin yüzünden! Beni kimse aramıyor. Lala da hiç aramadı.Hayırsız kardeşim. "diye düşündü.
Zaten telefon numarasını da eniştesi değiştirmişti ya!Yatsı ezanının okunması ile televizyonu kapattı. Derin bir nefes alıp yerinden kalktı ve dolabına gidip uzun elbiselerinden bir tanesini giydi. Başörtüsünü de yapıp anne yadigârı seccadesini kıbleye doğru serdi.
Yaradanın huzuruna durup yatsı namazını güzelce eda etti.
Namaz kılınca tüy gibi hafiflediğini hissediyordu.
Namazdan sonra bir kez daha şükredip dua etti. Kuran'dan bir cüz daha okuyup geç olmadan uyumaya karar verdi.Hemen üzerini değiştirip kendini uykunun kollarına bıraktı. Ruhunda huzur vardı biliyordu ki bunun sebebi Allah'tı.
Asiye Gül'ü hiç bir zaman yanlız bırakmayan, çok sevdiği Rabbisi'ne sonsuz şükürler edip uykuya daldı.***
Dubai'ye güneş açmıştı. Otelin penceresinden içeriye süzülen gün ışığı Asiye Gül'ün gözüne değiyordu Sıcaklık yakarak rahatsızlık veriyordu.
Bu gün de her zamanki gibi yorulduğu için, sabah namazından sonra tekrardan yatmakta çare bulmuştu.Oda telefonunun delice çalması ile korkarak uyandı.
"Ah! Tövbe tövbe! Telefonmuş ya!"diyip gözlerini ovuşturdu.Hemen açıp kulağına götürdü.
"Efendim. "...
"Ne?"
...
İngilizce konuşmaya çalışarak,
"No no.Not today.
(Hayır hayır. Bu gün değil. )...
Telâşlanmıştı.
Telefonu öbür kulağına götürüp,
"I stay here for 5 more days.
(5 gün daha burada kalıyorum. )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ELMA
RomanceHamza DEMİR, Kızıl Elmayı dava bellemiş bir genç... Vatan uğruna canını seve seve verecek yiğit bir Özel Harekâtcı... Güney Doğuda Dağların Aslanı, İstanbul'da İstihbaratın Bozkurtu... Asiye Gül OSMANOĞLU hem öksüz hem yetim, Bilinmeyen Osmanlı To...