Dubai'de trafik her zamanki gibi yoğundu. Şehrin gürültüsü, insanı hemen yoruyor ve bir dinlenme ihtiyacı doğuyordu. Nüfusun kalabalık olması bir yandan iyi, bir yandan ise kötüydü. Insanlar bu kalabalık şehirde, hep bir yeşilliğe hasret olarak yaşıyorlardı.
Bazıları ise bunu farketmeyecek kadar yoğundu.Hamza, toplantıların vermiş olduğu yorgunlukla kendini otel odasına attı. Normalde hemen yorulan ve pes eden biri değildi fakat böyle şeylere alışık olmadığı için hemen bezmişti. Üzerinde takım elbise ile kapıda bekliyordu. Içeriye giren yardımcısı elindeki paketleri kenarıyla bıraktı.
"Hediyeleriniz burada. Onları buraya bırakıyorum. "dedi ve samimî bir gülümseme bahşetti.Hamza, ellerini belinden indirip,
"Tamamdır. "dedi."Hamza bey bu gün için teşekkür ederiz. Çok memnun kaldık. "
"Ne demek ben de teşekkür ederim. "dedi zar zor gülümseyerek.
Adam dışarıya çıkarken baş selamı verip,
"Iyi günler efendim."dedi.Hamza ise başı ile onayladı. Kapının örtülmesi ile kendini üçlü koltuğa bıraktı.
Derin bir oh çekti. Kolları otomatikmen yana düştü. Çok cansız duruyordu. Tavana bakarak bir şeyler düşünüyordu ki telefonu çaldı. Heyecanla elini cebine atıp telefonu çıkardı. Ekranı görmesiyle hayal kırıklığı yaşadı. Halsizce kulağına götürüp açtı.İngilizce konuşarak,
"Yes, what is it?
(Evet, ne var.)"...
"Yeah, come here. I am bored.
(Evet,gel buraya. Sıkıldım.)"...
"Yeah that room. Come on.
(Evet o oda. Gel işte.)"...
"Yes,yes.
(Evet,Evet.)"...
"Okay, see you then.
(Tamam,görüşürüz o zaman.)" dedi ve telefonu kapattı.Hemen yerinden doğrulup oturur pozisyona geçti.
Bir kaç bir şey düşünüp derin bir nefes aldı. Kendini toparlayıp üzerini değiştirmek için hemen ayaklandı.***
Yarım saatin ardından iki kuzen otelin terasına çıkmışlardı .Hamza üzerine siyah bir tişört ile siyah kumaş pantolon giymişti. Ömer gibi gün boyu takım elbise ile gezmek ona göre değildi.
İkisi de terasın korkuluğuna dayanmış susma orucu tutuyordu. Dakikalardır ağızlarını bıçak açmıyordu. Hamza Dubainin kalabalık ışıltısına dalmış bir şeyler düşünüyordu. Ömer ise tam tersi şehre arkasını dönmüş iki dirseği cam korkuluğa dayalı Asiye Gül'ü düşünüyordu.
En sonunda dayanamayıp Hamza'ya baktı."Hey! Toplantılar nasıl geçti?"dedi.
Yine korkuluğa dayalı vaziyette bütün vücudunu Hamza'ya çevirdi.
Hamza ise bakışlarını kalabalık şehirden ayırmadan olumsuz bir nefes verdi.
Ömer ciddileşerek,
" Sadece can sıkıcı sorular değil mi?"dedi.Hamza bakışlarını kuzenine çevirip,
"Sen de bu gösterişli işi bu yüzden bıraktın, değil mi? Hep aynı sorular, aynı cevaplar. Yani her şey tekrardan ibaret. Bu çok sıkıcı, beni anlıyor musun?"dedi.
Konuşurken bakışları kuzeni ile şehir arasında gidip geliyordu. Bakışlarından bile memnun olmadığı anlaşılıyordu. Fakat zorundaydı.Ömer anlayışla yaklaşarak,
"Evet, seni çok iyi anlıyorum. Aynı durumları ben de yaşadım. "dedi.Hamza ise başını sallayıp,
"Peki senin burada ne işin var?"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ELMA
RomanceHamza DEMİR, Kızıl Elmayı dava bellemiş bir genç... Vatan uğruna canını seve seve verecek yiğit bir Özel Harekâtcı... Güney Doğuda Dağların Aslanı, İstanbul'da İstihbaratın Bozkurtu... Asiye Gül OSMANOĞLU hem öksüz hem yetim, Bilinmeyen Osmanlı To...