IO-39

222 7 0
                                    

Can'ın deli gibi kıskandığı, devamlı yarış halinde olduğunu düşündüğü biri vardı. En büyük korkusuydu ona yenilmek ve o her defasında yeniliyordu. Tek zaferininse aldatıp, kullandığı, oyunlar oynadığı benim olduğumu düşünüyordu. Ne ironi ama!

Şu anda her şeyi bırakıp Emre'yle daha yakın olmaya başlasam onun için ağır bir darbe olur. Ancak yeterli mi? Tabi ki de hayır. Bir yaraya vurmak acıtabilir, ama onun gibi şımarık, kendini beğenmiş birini adam etmek için daha sert bir darbe lazım. Bu yüzden de Emre'yle görüşüp bu konunun üstüne giderken, Can'a bunu belli etmeyerek oyuna devam etmeliyim. En doğru karar bu olurdu.

O kadar çok düşünmüştüm ki, havanın ne ara aydınlansın,  ne ara sabah olduğunu fark etmemiştim bile. Bugün Emre'yi aramaya karar vermiştim ama aramak için fazla erken bir saatti. Bu nedenle arama işini erteleyip, yerimden kalktım. Hava çok güzeldi ve dışarı çıkıp biraz yürümek, belki bir kahve içmek iyi bir fikir gibi göründü. Üzerimi değiştirip evden çıktım. Yürümek bana gerçekten iyi geliyordu. Uzun süre kendimi eve kapattıktan sonra, bu yürüyüşler sayesinde toparlanmıştım, bu bir gerçek. İyi hissediyordum ve bu bana yasakmış gibi, kendime işkence edip kötü anıları düşünmeye başladım yine. Bütün o kötü olayları, yürüyüşlerimin başlangıcı olan kararlar, kendimi eve kapatışım, Alp'in ölümü... O son konuşmamız bile hala kulaklarımdaydı; o acı fren sesi, benim çığlıklarım...

Alp öleli çok olmamıştı. Ben onun ölüm nedeniydim ama her şeyi unutmuş gibi davranıyordum. Tamam, hayatıma devam etmeye çalışma kararı almıştım ama bu kadar kolay mıydı? İçimin bu kadar rahat olması beni rahatsız etti. Acaba Alp'le hiç tanışmasaydım şu an hala hayatta olur muydu diye düşünmekten kendimi alamadım. İşte bu acıtmıştı. Ben nasıl bir insanım böyle? Birinin ölümüne sebep olmuştum ve şimdi, birinin daha hayatını mahvetmeye çalışıyordum. Ben ne zaman böyle bir canavara dönüştüm? Bu düşünceler beni dehşete düşürmüştü. Gözyaşlarım usul usul yanağımdan süzülmeye başlamıştı, benimse umrumda bile değildi. Ben en kötü şeyleri hak ediyordum. Can'ı nasıl suçlayabilirdim ki!

Ben kendimle olan kavgama devam ederken, yumuşak, sakin ve içten bir ses duydum. Uzun zamandır duymadığım bir ses. Canımı acıtacağına emin olduğum bir ses...

"Merhaba Duru. Görüşmeyeli uzun zaman oldu."

Ve bu ses, gözyaşlarımın daha da şiddetlenmesine neden oldu...

Kısa bir bölüm olduğunun farkındayım. Ama çok önemli bir sır açığa çıkacak bir sonraki bölüm ve öncesinde hem sizi buna hazırlamak hem de biraz heyecan yaratmak istedim :) Bir sonraki bölüm çok bekletmeden gelecek. Bu büyük sırrı ortaya çıkaracak olan o 'ses'in sahibi acaba kim? Tahminler var mı?

Bu bölüm, duygukursun3 adlı tatlı okuyucuma gelsin :)

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin