IO-53

130 5 0
                                    

Melih'in ağzından

Çöpçatanlık ve ben? Aynı cümle içinde bile o kadar saçma duruyor ki... Normalde olsa, asla bulaşmam bu işlere. Duru'nun hatrına nelere katlanıyorum böyle! Hande ve Önder'i araştırma kısmı benim için çocuk oyuncağı. Paranın ve yakışıklılığın açamayacağı kapı yok, ki bunlar da bende bolca mevcut. Geniş bir çevreye sahip olmak da önemli tabi ama, o çevreyi oluşturmak da yine para ve yakışıklılığa bakıyor.
Her neyse. Onlar hakkında bilgi edinmek kolay olacak ancak gerisini yapabileceğimden emin değilim. Gerçi Duru bana bile yaptırtmanın bir yolunu bulur ya, o aşamaya kadar henüz vakit olduğundan paniklemeyi sonraya bırakıyorum.
Birkaç telefon görüşmesi sonrasında neredeyse her şeyi öğrenmiştim. Telefonu elime alıp Duru'yu aradım.
" Efendim Melih?" diye açtı telefonu.
" Selam baş belası. Ne yapıyorsun?"
" Kitap okuyorum, sen?"
" Oku tabi oku. Biz burada senin için koşturalım, sen al kitabını keyif yap. İyi valla."
"İki telefon görüşmesi yapmak seni çok yormuş olmalı Melih. Gören de gerçekten sen uğraşıyorsun sanacak. "
Beni bu kadar iyi tanıyor olmasına güldüm.
" Heyy. Bazen telefon görüşmeleri de yorucu olabiliyor."
"Telefonla konuşurken evin içinde turlamak da spordan sayılıyor zaten." Kahkaha attım.
" Spor salonuna gitmeye son! Günde birkaç telefon görüşmesiyle ideal vücuda ve kaslara sahip olabilirsiniz!" Güldü söylediklerime.
" Evet Melih, haklısın Melih vs. vs. Konumuza gelsek ya artık; neler öğrendin?"
" Önder bizim takıldığımız mekanlardan birinde garsonluk yapıyormuş. Üniversiteye gitmemiş. Ailesine bakmak zorunda olduğu için liseden mezun olunca çalışmaya başlamış. Anladığım kadarıyla düzgün biri. Hande'yle aynı lisede okuyorlarmış. Öyle tanışmışlar. Birbirlerine aşık olup kısa sürede sevgili olmuşlar. Lise bitene kadar her şey yolundaymış, fakat okul bitince işler değişmiş. Hande üniversiteyi kazandıktan sonra ailesi Önder'le olan ilişkisine karşı çıkmaya başlamış. Baştan beri istemiyorlarmış zaten, şimdi bir de Önder okumayıp çalışmaya başlayınca aradıkları bahaneyi bulmuşlar. Birbirlerine göre olmadıklarını söyleyip duruyorlarmış. Hande onları dinlememiş. Zaten ailesi de dinleyeceğini düşünmüyorlarmış, bu yüzden de başka bir yol denemeye karar vermişler. Hande'nin kuzeni ayarlamış her şeyi; Önder'in çalıştığı mekana gitmişler birlikte. O zaman bir gece kulübünde çalışıyormuş. Kızın birisi ona sarkıntılık ediyormuş ve Önder başından savmaya çalışsa da, müşteri olduğu için fazla ters de davranamıyormuş. Anladığım kadarıyla baya saf bir kız, Hande. Normalde böyle bir durumda nasıl tersleyeceğini bildiği için, orada Önder kızı terslemeyince kuzeninin de dolduruşuyla her şeyi yanlış anlamış. Önder'in kendisini aldattığını düşünmüş. Önder de başta açıklamaya çalışsa da bu kadar zamanda beni tanıyamamış mı diye gurur yapmış ve çabalamaktan vazgeçmiş. Böylece ayrılmışlar. Can ise uzun zamandır Hande'den hoşlanıyormuş. Ayrıldıklarını öğrenince, teselli etme bahanesiyle yanaşmış kıza."
"Hande de tabi, Önder'in canını yakmak için Can'la sevgili olmuş. Ancak işler daha da çıkmaza girmiş değil mi?"
" Muhtemelen. "
" Vay be. Sen, seni aldatıyor diye sevdiğin adamdan ayrıl, sonra git teselli bulmaya çalıştığın kişiden bir sürü boynuz ye."
"Ee ne yaparsın, çocuğun günahını almış boş yere. Yanına mı kalacaktı? "
" Öyle deme. Hande'nin ne suçu var ki burada? Tamam, Önder'e güvenmesi gerekirdi ama, Önder'in de daha çok çabalaması gerekmez miydi? Sevdiğinden vazgeçmek bu kadar kolay mı? "
" Haklısın. Ben birisini gerçekten sevseydim bu kadar kolay vazgeçmezdim herhalde."
"Kesinlikle. Ben de bundan bahsediyorum. İki tarafın da hatalı olduğu yerler var. Ancak bu, aşklarını ziyan etmeye değmez. Onları barıştırmalıyız. " dedi heyecanla.
" Anlamıyorum Duru. Nasıl bir intikam bu? İntikam alırken bile canını yakamıyorsun kimsenin. Nasıl intikam almayı planlıyorsun?"
" Ahhh Melih. Benim derdim Can'la. Beni kullanmaya çalışan, gururumu hiçe sayan o. Canını yakmak istediğim kişi o. Bunun için başkalarının canını yakmam gerekmiyor. Hande'nin hayatından çıkması onu üzecek, bu bir gerçek. Ancak Hande'nin hiçbir şeyden haberi yok, kızın bir suçu yok. Onun neden canı yansın? Hem bu kadar zaman sevdiğinden ayrı kalarak da yeterince acı çekmemiş midir? Benim derdim, beni aptal yerine koymaya çalışanlarla. Başkasının canını yakmak, bana göre değil. " Etkilenmiştim. Ben olsam, intikam uğruna herkesi yakar yıkardım. Kimse umrumda olmazdı. Fakat Duru, diğer insanları üzmeyi bırak, onların mutluluğu için çabalayacak kadar iyi niyetli bir insan.
" Haklısın. Ben olsam, hırsım gözümü kör ederdi ve bunları düşünemezdim. Sen doğru olanı yapıyorsun ve Duru, ben sonuna kadar senin yanındayım."
" Sağol Melih. İyiki varsın."
" Sen de iyiki varsın Duru."
"Hadi bakalım, iş başına."

Anneler Günü kutlu olsun!

Böyle özel bir günün hatrına, uzunca bir bölüm yazdım bugün size. Hande'yle Önder için ne düşünüyorsunuz? Duru sizce iyi mi yapıyor? İntikam oyunumuz hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum. Kendinize cici bakın :* :*

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin