IO-45

217 11 2
                                    

Duygu'nun son söylediklerini düşünmeden edemiyordum. Emre benim arkadaşımdı. Onunla farklı bir şeylerin olacağını hiç düşünmemiştim. Ancak, Duygu'nun sözleri Emre'de farklı bir izlenim bırakmış olabileceğimi düşündürüyordu. Kimseyi boş yere umutlandırmak istemiyordum. Zaten başımda yeterince bela vardı ve yenisine hiç de gerek yoktu.
Bu düşünceleri bir kenara bırakıp, bildirim gelmemiş olmasına rağmen mail gelip gelmediğini kontrol ettim. Ne? Belki fark etmeden sildim, veya diğer kutusuna düştü. Olamaz mı? Kesinlikle olabilir. Ama olmamıştı. Kahretsin! Fırat'ı deli gibi özlemiştim!
Emre'ye haber vermediğimi fark edip mesaj attım.
" Ben evdeyim. " yazdım sadece.
" Güzel vakit geçirdiniz mi?" diye sordu.
" Evet. Duygu harika biri. Bayıldım ona."
" Seveceğini söylemiştim. İyi anlaşmanıza gerçekten sevindim."
" Duygu'nun kendini sevdiremeyeceği birisi olduğunu hiç sanmıyorum."
" Kim demiş? O tam bir baş belası. " güldüm bu sözlerine. Aynı Fırat'la olduğumuz gibiydi onlar da.
"Bazı baş belalarının yokluğu fazla zorluyor demedi deme." dedim ister istemez. Parmaklarım benden bağımsız hareket ediyordu. Her hücrem özlemle doluydu.
" Bu konuda tecrübeli gibi konuştun?"
" Olmamayı dilerdim... Her neyse. Seninle konuşmak istediğim şeyler var."
" Planla ilgili sanırım. Ne zaman istersen Duru. "
"Aynen. Planla ilgili. Bir ara görüşelim, geniş bir zamanda."
" Elbette. Bu birkaç gün biraz yoğunum. Haftasonunu beklese sorun olur mu?"
"Hiç sorun değil. Geç oldu, ben yatayım artık. İyi geceler. "
"İyi geceler güzel kız."
Telefonu bırakıp yatağa bıraktım kendimi.
Başını yastığa koyar koymaz uyuyabilen şanslı insanlardan olamadım hiç. Uykumla aramda bu kadar güzel bir ilişki varken. Üstelik uykumla ciddi düşünüyordum!Tamam, tamam. Saçmalamayı kesiyorum.
Geceler, düşünmek için vardı sanki. Düşünmek ve özlemek... En büyük hataları genellikle geceleri yaptığımızı fark ettiniz mi hiç? Hiç atmamamız gereken mesajları atarız mesela, hiç söylemememiz gereken şeyleri söyleriz. Sonradan pişman olacağımız insanları ararız.
Geceleri daha mı çok yanar canımız? Başımızı yastığa koyduğumuzda ortaya çıkan sadece fiziksel yorgunluk değildir ki. Ruhumuz da yorulur. Bütün gün taşıdığımız maskeler ağırdır: mutluymuş gibi yaparız, iyiymiş gibi yaparız, her şey yolundaymış gibi yaparız... O kadar çok '-mış' gibi yaparız ki, o maskelerin ne kadar ağır geldiğini kendi kendimizle baş başa kalana kadar fark etmeyiz.
Geceler, bir nevi yüzleşmedir. Kişi kendiyle yüzleşir. Yaptıklarını düşünür, yapamadıklarını da. Bütün gün dış seslerle duymazdan geldiği gerçekleri haykırır kalbi, vicdanı, zihni... Bu sefer susturacak bir ses bulamaz. Bu sefer baş başadır kendiyle. Kendi benliğimizle yüzleşmişizdir. Yalanlarla üstünü kapatmaya çalıştığımız kötü yönlerimiz ve acı hatıralarımız gün yüzüne çıkar geceleri. Bu yüzden duygusallaşırız işte. Kendi vicdanıyla olan hesaplaşmasından sağ çıkmak her yiğidin harcı değildir çünkü.
Başını yastığa koyar koymaz uyuyan insanlar bana fazla sahte geliyor bu yüzden. Öyle insanlar, ya kendi benliklerini bile kandırabilecek kadar iyi yalancılardır, ya da fazla Pollyana'cı. Derdi olmayan insan mı olur? Hayatında her şeyin yolunda gitmesi mümkün mü? Hadi hepsini geç, hiç mi kimseyi özlemedin? Ne demiş şair; Geceler özlemek için var sanki...

Sizin de var mı özlediğiniz biri? Geceleri başınızı yastığa koyduğunda hemen uyuyabilen şanslı insanlardan mısınız yoksa?
Özlemek acıtır. Ama özleyecek kadar değerli insanlar için bu acı katlanılabilirdir.
Duru Fırat'ı özlüyor. Onunla tanıştığı günden beri onsuz bir gün geçirmemişken, onsuz geçirdiği her an ona batıyor şimdi.
Şairin de dediği gibi, geceler özlemek için var gerçekten de. Yine de siz siz olun, gecenin rehavetine kapılıp sonradan pişman olacağınız şeyler yapmayın.
(Kamu Spotu gibi oldu bu da. Tamam tamam sustum.)
Yazarınızdan küçük bir tavsiye olsun size. O mesajı atmadan önce bir kez daha düşünün ;)

Bu bölüm, sweetihya için gelsin.

Sevildiğinizi bilin :* :*

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin