IO-56

117 5 0
                                    

1 hafta sonra

Melih'in ağzından

1 haftadır Duru'nun söylediği gibi, Önder'i izletiyorum. Benimle konuştuğu günden beri çok düşünceli olduğunu öğrendim. Bu iyi bir şey. Üstelik gözü kapıdan ayrılmıyormuş; anlaşılan beni bekliyor. Daha fazla beklemesine gerek kalmayacak çünkü bu akşam yanına gidiyorum. Her ne kadar Duru'ya başlarda itiraz etmiş olsam da, bu iş eğlenceli bir hal almaya başladı. İşin ilginç yanı, beni asıl meraklandıran Duru'nun bahsettiği 3. büyük koz. Altından çok büyük bir şey çıkacağından eminim.
Bara gittiğimde yine her şey hazırdı. Bar taburelerinden birine oturduğum anda Önder yanımda bitti. Yüzündeki heyecanlı ifade, sonucun olumlu olacağını anlamam için yetti.
" Hoşgeldin abi, ne alırsın?"
"Viski." Bardağımı önüme koyduğunda konuşmaya başladım.
" Nasılsın Önder?"
"İyiyim abi sağol. Sen nasılsın? "
" Sağol kardeşim. "
" Bir süredir yoktun?"
" İşler yoğundu biraz ama seni unuttum sanma." dediğimde gözle görülür şekilde rahatladı.
" Abi ben dediklerini çok düşündüm." Bir an duraksadı. Devam etmesini işaret ettim.
" Söylediklerinde haklıydın. Ben onu bu kadar çok severken ondan başkasıyla mutlu olamayacağımdan eminken, onun başkasıyla mutlu olma ihtimalini nasıl düşünebildim aklım almıyor. Sonra... Benim gözümden sakındığım Hande'mi birinin üzebilme ihtimali... Abi bana yardım et. Onu bulmama, onu yeniden kazanmama yardım et." dedi yalvarırcasına.
" Elbette kardeşim. İstediğin buysa, eminsen seve seve yardım ederim."
" Eminim abi." dediğinde onu başımla onaylayıp telefonumu cebimden çıkardım. Öğrenebileceğim her şeyi zaten öğrenmiştim ancak o bunu bilmediği için birkaç telefon görüşmesi yapmam gerekiyordu. Önce Duru'yu aradım. Böylece durumdan da haberdar olmuş olacaktı.
" Efendim Melih?" diye açtı telefonu. Sesi durgun geliyordu ve bu kaşlarımı çatmama neden oldu. Ancak hemen toparlandım, bunu sonra halledebilirdim; yanımda Önder yokken.
" Abi nasılsın? "
" Abi mi? Melih sen kaç tane içtin?" gülmemek için kendimi zorlarken, konuşmaya devam ettim.
" Sağol abi. Benim sana bir işim düştü." dediğim anda anladı durumu.
" İnanmıyorum! Demek Önder kabul etti. Anlat kardeşim anlat, ne yapabilirim senin için? İste tüm İstanbul'u kapına yığayım. " dedi sesini kalınlaştırarak. Gülmemi gizlemek için birkaç kez öksürüp konuşmaya devam ettim.
" Abi, biri hakkında biraz bilgiye ihtiyacım var. "
" İsim ver, halledelim." dedi Duru yine kalınlaştırdığı sesiyle.
" Hande diye bir kız var. Kız ne yapar ne eder, kiminle, nerde... Her şeyi öğrenmek istiyorum abi."
"Kolay. " dedi yine. Daha önce öğrendiği bilgileri bana anlatmak zor olmasa gerek.
"Tamam abi, ben senden haber bekliyorum o halde. "
" Bekle kardeşim bekle."
" Görüşürüz abi." diyip kapattım telefonu. Duru'yu değil de başkasını mı arasaydım diye düşünmeden edemedim. Az kalsın kahkahalarla gülmeye başlayıp her şeyi mahvedecektim. Düşünceleri bir kenara itip, merakla beni izleyen Önder'e döndüm.
" Birazdan istediğin her şeyi öğrenmiş oluruz." dedim. Heyecanı gözlerinden okunuyordu. Belli ki onu çok özlemişti.
" Birini bu kadar çok sevmek mümkün mü?" diye sormaktan kendimi alamadım. Önce şaşırdı bu söylediğime, sonra gülümseyip konuşmaya başladı.
"Yaşamadan önce imkansız gibi görünse de, mümkün abi. Birini deli gibi sevmek, onu devamlı düşünmek, onu her şeyden üstün görmek... Birisi anlattığında 'amma da uydurdu' diyor insan ama, başına gelmeden anlamıyor." Başımı sallamakla yetindim.
" Hiç aşık olmadın değil mi?"
"Ne yalan söyleyeyim, olmadım." dedim samimiyetle. Gülümsedi.
" Sen iyi bir insansın. Doğru düzgün tanımadığın bir insan için bile bu kadar uğraşıyorsun. Umarım bir gün sen de gerçek aşkı bulursun."
" Umarım." diye mırıldandım.
Daha önce hiç, birine aşık olmamış olmanın eksikliğini hissetmemiştim. Aslında her ne kadar bizim saf Duru fark edemese de, Fırat'la aralarındaki güçlü bağ bende hayranlık uyandırmıştı her zaman. Fakat şimdi Önder'in Hande'ye olan aşkını dinlerken bir kez daha sorguladım kendimi: aşk, bende eksik olan duygu bu muydu?
Telefonumun sesi böldü düşüncelerimi, arayan Duru'ydu.
" Öğrendim kardeşim. " dedi yine sesini kalınlaştırarak.
" Dinliyorum abi." dedim ve bir süre sessiz kalarak onu dinledim. Telefonu kapattığımda, ne söyleyeceğimi merakla bekleyen Önder'e dönüp yanıma oturmasını işaret ettim.
" Tam olarak öğrenmek istediğin ne?" diye sordum.
" Mutlu mu?"
" Hayır."
" Onu seviyor mu?"
"Seni sevmekten adla vazgeçmemiş. " gülümsedi.
" O çocuk onu üzüyor mu?"
" Üzüyor, hem de çok fazla." dediğimde sinirden çenesi kasıldı.
" O halde şimdi ne yapıyoruz?" diye sordum bu sefer.
" Gidip Hande'mi geri alıyoruz." dedi kararlı bir sesle.

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin