IO-32

248 8 0
                                    

Uyandığımdan beri dün olanları düşünüyorum. Can bana karşı çok mesafeliydi. Aslında bir yanım bana öyle geldiğini söylese de farklı bir şeyler vardı. Bunun ne olduğunu bilmiyorum, nasıl anlatılır onu da bilmiyorum. Tuhaf olan şu ki, bir şeyler hissediyorum ve pek de iyi hisler olduğu söylenemez.

Can çok iyi biri. Bana karşı çok iyi ve anlayışlı davrandı her zaman. Saf ve masum birisi gibi görünüyor ancak nedenini bilmediğim bir şekilde bazen fazla sahte hissettiriyor. Sanki her şey sevgili olana kadardı. Ben ona evet cevabını verdikten sonra sanki her şey değişti. O anlayışlı Can gitti, yerine suratsız ve mesafeli Can geldi. Bilmiyorum belki de ben abartıyorum. Can'la olmak çok da istediğim bir şey değildi. Sadece onu üzmek istemedim. Daha açık konuşmak gerekirse, onun da Alp gibi olmasından çekindim.

Alp olayını hala atlatabilmiş değilim. Hala rüyalarımda onu görüyorum. Ölümü beni çok derinden sarstı. Onunla son konuşmamız aklımda dönüp duruyor. Garip olan ölümünün nedeni ben gibi görünsem de, içten içe nedenin ben olduğuma hala inanmıyorum ve bu suçlu hissetmeme neden oluyor.

Şu anda yaptığım şey kendime acı çektirmek biliyorum. İstesem atlatabilirim biliyorum. Arkadaşlarımın yanımda olmasına izin versem daha az acıtır onu da biliyorum. Ama şu var ki, iyi olmayı gerçekten istiyor muyum işte onu bilmiyorum. Bir insanın ölümüne neden olmuşken, ailesinin, sevenlerinin bu kadar üzülmesine neden olmuşken iyileşmeyi hak ediyor muyum gerçekten?

Kendimi cezalandırmaktan vazgeçmeliyim. En azından kendimi eve kapatmamalıyım. Benim de biraz nefes almaya ihtiyacım var. Devam etmem gereken bir hayatım var, ailem var, arkadaşlarım var...

Kendimi ne kadar cezalandırırsam cezalandırayım, ne kadar üzülürsem üzüleyim onu geri getiremeyeceğimi biliyorum. O halde neden yapıyorum bunu kendime? Kendimi aklamaya çalışmak mı bu? Vicdanımı mı temizliyorum böyle? Peki Can?

Ona haksızlık ettiğimi düşünmüyorum. Ona karşı dürüst oldum. Neler yaşadığımı anlattım. İstesem de bazı şeyleri yapabilmek için zamana ihtiyacım olduğunu anlattım. Bu durumu kabul etti. Ancak daha birkaç günden geri adım atacaksa da kendi bilir. Dediğim gibi onunla olmaya can atmıyorum.

Düşüncelerime şimdilik bir son verip yatağımdan kalktım. Üzerime bir şeyler geçirip evden çıktım. Amaçsız, hedefsiz yürüyordum öylece. Tek istediğim biraz nefes almaktı.

Ne kadar yürüdüğümü bilmiyorum. Bir süre sonra susadığımı hissettim. Bu benim için olumlu bir gelişmeydi çünkü günlerdir acıkmak, susamak gibi hisleri unutmuş gibiydim. Biraz ilerde bir büfe görüp oraya gittim. Bir su aldım ve az ilerideki parka geçip oturdum.

"Yalnız dolaşmak için biraz tehlikeli bir yer değil mi?" Duyduğum sesle irkildim. Yüzü bir yerden tanıdık geliyordu ama bir türlü kim olduğunu hatırlayamıyordum. Cevap vermediğimi görünce konuşmaya devam etti.

"Ben Emre. Sen de Can'ın yanında gördüğüm güzel kızsın." Diyip gülümsedi. Tabi yaa Can'ın kuzeni.

" Ahh hatırladım. Can'ın kuzenisiniz değil mi?"

" Aslında tam olarak kuzen değiliz. Babalarımız çok yakın arkadaşlar, bir kan bağımız yok yani. Her neyse, belki bana burada yalnız başına ne yaptığını anlatmak istersin güzel kız?" Dedi sorarcasına. Neden yürüyüp gitmediğini bilmiyordum ama varlığı beni rahatsız etmiyordu.

" Heyy benim bir ismim var." Dedim sahte bir kızgınlıkla ve dayanamayıp güldüm. Vay canına! Ben güldüm! Ben az önce güldüm! Bugün neler oluyor bana böyle?

Emre muzip bir tavırla düşünür gibi yaptı.

"Peki, sen bana ismini söylemeyi dene, ben de sana isminle hitap edeyim nasıl olur güzel kız?" Diyip gülümsedi. Ahh ne kadar da aptalım. Ben ismimi söylememiştim ki, nasıl bilebilir.

" Üzgünüm kafam pek yerinde değil şu ara." Dedim mahçupça.

"Belli oluyor zaten. Ama hala ismini söylemedin. Yoksa sana güzel kız demem hoşuna mı gitti?" Dedi yine muzip gülümsemesiyle.

"İsmim Duru." Diyip gülümsedim. Fırat'ın yanında bile bu kadar gülümsemiyordum ben. Yalnız uzun zaman sonra ilk defa Fırat'ın yokluğu, Emre'nin yanında acıtmamıştı canımı.

"Duru... Çok güzel bir isim. Ailen çok ileri görüşlüymüş; ne kadar saf ve güzel olacağını daha doğduğun an anlamışlar." Emre'nin tavırları fazla samimi geliyordu. Can'ın yanında olduğu gibi sahte hissetmiyordum. Keşke dedim içimden, keşke saf kalabilseydim. Tabi bunu Emre'ye söyleyemedim. Sadece gülümseyip teşekkür etmekle yetindim.

Biraz daha birlikte oturup sohbet ettik. Onunla konuşmak gerçekten keyifliydi.

"Ben artık eve gideyim. Güzel bir sohbetti, eşlik ettiğin için teşekkür ederim. Uzun zamandır bu kadar güzel vakit geçirmemiştim." Dedim içtenlikle. Ona karşı içimden ne geliyorsa söylemek istiyordum.

Söylediklerimden sonra içten bir gülümsemeyle karşılık verdi bana.

"Asıl ben teşekkür ederim; sana katılmama izin verdiğin ve başını ağrıtmamdan şikayet etmediğin için." Dedi.

"Benim için zevkti." Diyip içtenlikle gülümseyen bendim bu sefer.

"Evine kadar eşlik edeyim sana. Yalnız gitme." Dedi.

Evime kadar birlikte yürüdük. Keyifli sohbetimize yol boyunca devam ettik. Eve geldiğimizde, aynı Fırat gibi, ben içeri girene kadar bekledi kapıda. Bu gerçekten özel hissettirdi. Uzun zaman sonra ilk defa mutlu hissetmiştim ve aylarca çölde kalmış birisinin suya kavuştuğunda hissettiği gibi hissediyordum. Anlaşılan ihtiyacım olan sadece mutlulukmuş. Keşke Fırat da yanımda olsaydı.

Ben geldiiimmmm. Beklenen haberi veriyorum hazır mısınız??? Gelecek bölüm Fırat'tan. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Kendinize cici bakın şekerlerim :))

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin