IO-40

242 7 0
                                    

Sevim teyze? İnanamıyorum! Onu şeyden beri görmedim. Şeyden. Şeyden beri işte. Kazadan... Son gördüğüm halini görmemiş olmayı dilerdim tabi o ayrı. Yıkılmış, bitmiş, tükenmiş bir haldeydi. Gözyaşlarının, yakarışlarının sonu gelmiyordu. Başımı kaldırıp yüzüne bakmaya korkuyordum. Onu mahvolmuş bir halde görmekten korkuyordum, beni suçlamasından, kızmasından, her şeyden... Ağzından çıkacak her kelimeden korkuyordum. Tek kelime edememiştim. Edebileceğimi de sanmıyordum açıkçası. Konuşamayacağımı anlamış olacak ki, tekrar konuştu Sevim teyze.

" Uzun zamandır seninle konuşmak istiyordum kızım. Seni gördüğüm iyi oldu." dedi, yanıma oturup. Ama ben onun yüzüne bile bakamıyordum. Hiçbir şey söyleyemiyordum.

" Bir şeyler duydum. O kazadan önce, oğlumla son konuşan kişi sen olmuşsun. Son kelimelerini senin duymanı istemesine şaşırmıyorum. Sen onun hayatına girip, ona bir şeyler katmayı başarabilen tek insansın." Bunları duymak beni şaşırtmıştı. Samimi bir konuşmadan çok, kötü konuşmalara hazırlamıştım oysa kendimi. Sevim teyze biraz duraklayıp devam etti.

" Duru, güzel kızım. Duyduklarımdan ve şu anki halinden kendini suçladığın sonucunu çıkarıyorum. Bunu yapma. Alp'in ölümü senin suçun değil." dedi. Bunları gerçekten inanarak söylüyor gibiydi. Ama nasıl? Sorumlusu bendim işte. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Yorgun gözlerine, çökmüş gözaltlarına, yüzünde artmış kırışıklıklara... Bütün bunlar benim eserimdi. Bunu bilmek can yakıyordu işte. Bir el boğazımı sıkıyordu sanki, nefes alamıyordum, yutkunamıyordum, konuşamıyordum... Gözyaşlarım hızla akmaya devam ediyordu. Sevim teyze, gözyaşlarımı sildi.

"Ağlama kızım. Bilmediğin şeyler var. Sana her şeyi anlatacağım. Başkalarının söylediklerini umursama. Sadece beni dinle tamam mı?" diye sordu. Başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim.

"Birkaç yıl önce başladı her şey. Alp her zaman umursamaz bir çocuk oldu. Bunda babasının etkisi çok fazla. Babası hiç yanında olmadı bizim. Çok şükür aç kalmadık, eksiğimiz olmadı hiç tabi ondan başka. Nazmi'nin aşık olduğu tek şey işiydi. Onun için önemli olan tek şey... Para vermenin her şeye yettiğini sanıyordu. Alp bir gün bile babasından sevgi görmedi. Benim de pek gördüğüm söylenemez ya, onun için daha zordu bu. Ne zaman babasıyla vakit geçirmek istese, işi olduğunu söyleyip yeni oyuncak alabilmesi için para tutuştururdu eline. Alp bu yüzden umursamaz biri oldu. Kendi babası bile ona değer vermezken, kimsenin ona değer vereceğine inanmıyordu. Bu yüzden kendi de kimseye değer vermezdi. Babasına verdiği değer sadece canını acıtmaya yetmişti çünkü. " durakladı. Gözleri dolu dolu olmuştu. Bunları konuşmanın onun için kolay olmadığını anlamıştım.

"Doğru düzgün bir arkadaşı bile olmadı Alp'in. Güvenmezdi kimseye. O umursamaz, alaycı tavrının altında yaralı bir çocuktu o. Devamlı başka başka kızlar olurdu yanında. Hiçbirini umursamazdı gerçi. Seni umursadığını biliyorum ama. Seninle tanıştıktan sonra ilk defa durup kendine baktığını gördüm. İlk defa sorguladı kendini. Hayatının bu halinden hiç memnun olmadığını söyledi bir keresinde. Senden bahsetti bana. İlk defa bahsetti birinden. O saf, iyi bir kız demişti. Kırılmaktan o kadar korkuyor ki, o yüzden bağlanmak istemiyor kimseye..." Artık yüzüne bakarak dinliyordum ben de. Alp'in böyle şeyler yaşadığını bilmiyordum.

"Senin onun hayatını değiştirebilecek tek kişi olduğunu biliyordu ama senin hayatını mahvetmekten de korkuyordu. Senden kaçması bu yüzdendi. Sana kötü davranması, yalanlar söylemesi... Bir keresinde dürüst olmak istediği tek kişinin sen olduğunu ama bunu yapamayacağını söylemişti. Yeterince kötü davranmazsa sana, sensiz yapmayıp geri dönmek istediğinde kabul edermişsin. Sana aşık değildi belki ama sana değer veriyordu. Bu onun için bir ilkti." Bana içtenlikle gülümsedi. Bakışları sanki teşekkür eder gibiydi.

" Birkaç yıl önce Alp'in kanser olduğunu öğrendik. Senden ayrıldığı sıralarda ortaya çıkmıştı her şey. Tedavi olmak istemedi. Hastalığını bile kabul etmedi başlarda. Çok zor ikna ettim tedavi için. Sonunda başladı tedaviye. Yurtdışında değildi yani. Kimse bilsin istemedi, biz de yurtdışına gitti dedik."

Alp kanser miydi? İnanamıyorum.

"Tedavi işe yaradı. Kanseri atlattı oğlum. O yüzden geri geldi. Sana karşı o alaycı tavırları kendinden iyice soğutmak içindi. Düzelmeye çalıştıkça daha zor biri oluyordu. Alp'i tanırsın. Hatta en iyi sen tanırsın kızım. Hayatını kendi yönetmek isterdi her zaman. Kimseye, hiçbir şeye bağlı kalmak istemezdi. Bu hastalık onu hastahaneye, doktorlara, ilaçlara bağlıyordu. Hastalığı tekrar başlayınca bu sefer kaldıramayacağını ikimiz de biliyorduk." Gözyaşlarını sildi yavaşça.

" Kazanın olduğu gün. Hastahaneye gitmiştik tekrar. Doktorlar bu sefer çok daha kötü olduğunu söylediler. Hemen tedaviye başlaması lazımmış. Daha ağır ilaçlar, daha yoğun bir tedavi gerektiğini söyledi. Alp'in kabul etmeyeceğini biliyordum. O an bir şey demedi. Eve gittik birlikte. Odasına gidip oturdu bir süre. Sonra gelip bana sarıldı ve gitti. Seni aramasının sebebi canın yanmasın, kendini suçlama diyeymiş. Seni böyle görse, düşünemedim ki üzüleceğini anne. Hayatıma kaç kişi girdi ki bileyim derdi. O gün odasında otururken bana bir not bırakmış kızım. "Neler olacağını ikimiz de biliyoruz anne. Beni affet. Bir kez daha kaldıramam bunları. Duru'yu kontrol et. Canı yanmasın diye uğraşacağım. Ama beceremezsem yine sen toparla olur mu anne? Söyle ona mutlu olsun, hayatına devam etsin, benim için üzülmesin ve beni affetsin. Tabi böyle bir şey mümkünse... Arkamda bıraktıklarımı toparlamak yine sana kaldı, üzgünüm anne. Seni seviyorum. Hoşçakal..." bak." Deyip az önce okuduğu notu elime verdi. Artık hıçkırıklarımı tutamıyordum. Son nefesini vermeden önce bile beni düşünecek kadar, en son benim sesimi duymak isteyecek kadar değer vermiş meğer bana.

" Sen onun hayatını güzelleştiren tek şeydin kızım. Bunun için sana teşekkür borçluyum. Kendini suçlamayı bırak. Eğer içinde ufacık bir suçluluk duygusu kalırsa son isteğini düşün kızım. İstediği senin mutlu olman. Onun içi mutlu ol Duru." Dedi. Sarıldım ona. Uzun süre öylece ağladık ikimiz de.

" Teşekkür ederim Sevim teyze. " dedim kesik kesik.

" Ben bilmiyordum..."

" Biliyorum kızım, biliyorum. Ağlamak yok artık ama. Sen de benim bir kızımsın. Ben her zaman senin yanındayım." dedi içtenlikle. Ve bunu sadece oğlunu isteği için yapmadığını da biliyordum...

Büyük sır ortaya çıktı. Alp o kadar da kötü biri değilmiş. Şaşırdınız mı bu duruma?

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin