IO-28

238 9 5
                                    

Bir süre daha sahilde oturduktan sonra Can beni eve bıraktı. Yine saçma bir şekilde de olsa kafamı dağıtmayı başarmıştı.

Can'ın söylediklerini düşünmek saçmaydı. Şu sıralar kimseyle birlikte olmak istemiyordum zaten. O yüzden düşünmeme de gerek yok. Beni asıl şaşırtan bir anda bunları söylemesiydi.

Biraz uyumanın iyi geleceğini düşünerek yatağıma attım kendimi. Tabi aklım bu kadar Alp'le doluyken uyumam bir mucize olurdu.

Gözümü her kapattığımda, gözümün önüne geliyordu. O, onunla geçirdiğimiz vakitler... Ona aşık değildim. Hiçbir zaman olmadım. Ama o zamanlar küçüktüm, saftım. O benim saflığımı kullandı, üzdü, kırdı... Neden aynı şeyler aklıma gelip duruyor ki? Bana iyi davranmadı; bunu kimse inkar edemez. Ama ölümü de hak etmedi. Benim asıl aklımı kurcalayan şey ise; onun gibi kendine aşık birisini intihara götürecek şeyin ne olabileceğiydi.

1 hafta sonra

Bir hafta boyunca aynı şeyleri düşünüp durdum. Herkesten uzaklaştırdım kendimi. Kimseyle konuşmadım. O kadar mutsuzdum ki... Evde durmak istemiyordum. Devamlı herkese iyi olduğumu anlatmaya çalışmayı, durmaksızın yöneltilen soruları cevaplamak istemiyordum. Bu yüzden devamlı dışarı çıkıyordum. Sahile de gidemiyordum Can'ı görmemek için...

Bu arada; bu bir hafta içinde Can birkaç kez aradı beni. Nasıl olduğumu merak ettiğine dair mesajlar attı. Bense hiçbir aramasını cevaplamayıp sadece bir kere "Iyiyim " diye mesaj atmakla yetindim. Ona ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Açıkçası şu an bunu düşünecek halde de değildim.

Bunları düşünerek yürürken, Melisa'yla karşılaştım.

" Vay vay vay. Demek dolaşmaya çıktın öyle mi Duru? Bir insan senin yüzünden öldü. Ama bunun senin için hiçbir önemi yok değil mi?"

"Melisa neden böyle yapıyorsun?  Ne kadar üzüldüğümü göremiyorum musun?"

" Üzülüyor musun? Sana resmen yalvardım bir şans daha vermen için! Ne kaybederdin? Söylesene ne kaybederdin? En azından o yaşıyor olurdu!"

" Bir yalanı yaşamamı mı tercih ederdin? O beni hiç sevmedi Melisa. Beni hep üzdü, oynadı benimle. Bunların hepsini sen de biliyorsun. Sen de gördün. Sen Alp'i hiç sevmezdin. Adını bile anmazdın. Şimdi ne değişti? Ölünce mi kıymetli oldu?" Dedim sinirle. Acısını anlıyorum ama bana bu kadar yüklenmeye hakkı yok. Ben bile bu kadar suçlarken kendimi, ne kadar susabilirdim ki?

"Ben ona aşıktım Duru." Dedi gözünden bir damla daha yaş akarken. Ben daha söylediğini sindirmeye çalışırken o devam etti.

" Onu hep sevdim. Ama o beni hiç görmedi. Keşke benimle olsaydı, keşke beni sevseydi de beni de üzüp ağlatsaydı. Hiç şikayet etmezdim emin ol. Onun adını bile anmadım senin yanında. Çünkü kıskandım tamam mı? Seninle birlikte olmasını kıskandım. Seni kıskandım. Anlatma istedim. Sen anlatmazsan,  ben duymazsam belki doğru olmaz dedim. Belki inandırırım kendimi. Belki benim olur bir gün... Ama olmadı. O öldü anlıyor musun öldü!" Dedi hıçkırıklarının arasından. Bense hala duyduklarımın şokunu atlatmaya çalışıyordum. Hiçbir şey söyleyemedim.

Melisa Alp'i mi seviyordu?  Bunca yıl nasıl fark edemedim? 

Süpriiiizzzzz! Size süpriz bir bölümle geldim bu sefer. Dedim okurlarım ben yazamadığımda bile beni beklediler,  hikâyemi okumaya devam ettiler. Ben de onlara küçük bir süpriz yapayım dedim :)
Biraz olaylı oldu bölüm. Melisa'nın Alp'e aşık olmasını beklemiyordunuz değil mi? Aslında bunu ben de planlamıyordum :D bir anda böyle kurgulamaya karar verdim. Umarım beğenmişsinizdir.
Bu birkaç bölüm ileri tarihlere geçiş yapacağım. Duru'nun depresif hallerini uzun uzun yazıp sizi de üzmek, bunaltmak istemiyorum.
Bakalım yeni bölümlerde daha nasıl olaylarla karşılaşacağız :D

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin