IO-25

258 11 0
                                    

"Can?"

Yine buradaydı. Lanet olsun! Ben buraya yalnız kalmaya geliyorum ama her seferinde Can dibimde bitiyor! Bu durum beni fazlasıyla sinir etmeye başladı artık.

"Senin bir evin var öyle değil mi?" diye sordum sinirle. Bir an şaşırdı sorum karşısında.

" Neden her buraya geldiğimde seni dibimde buluyorum? Bunun mantıklı bir açıklaması var mı yoksa beni takip ettiğini falan mı düşünmeliyim? " diye devam ettim.

" Duru, benim babamın burada bir balık restorantı var. Ben ona yardım etmek için hemen hergün yanına gelirim. Buraya çok yakın ve sen geldiğinde seni öyle kötü görünce yanına geliyorum hepsi bu." dedi. Tereddütle konuşmuştu. Neler olduğunu anlayamadığı belliydi.

" Ben üzgünüm. Kötü bir gündü ve sinirimi senden çıkarmamalıydım. Ben buraya hep yalnız kalmak istediğimde gelirim. Artık burada hiç yalnız kalamadığım için sanırım bu hırçınlığım. " dedim dürüstçe. O bana destek olmuştu, bu kadarını borçluyum.

" Sorun değil Duru. Sen iyi olacaksan,  iyi hissedeceksen istediğin kadar kızabilirsin sorun değil. Aslında haklısın; sen yalnız kalmak için buraya geliyorsun ama ben seni rahatsız ediyorum değil mi? Ama seni öyle üzgün görmeye dayanamıyorum. " dedi çekinerek.

"Her neyse, şu an bunu tartışacak halim gerçekten yok. Gerçekten kötü bir gündü ve hala da bitmiş sayılmaz. O yüzden izin verirsen yalnız kalmak istiyorum. " dedim. Şu an üzüldü mü, kırıldı mı diye düşünüp dert yanacak halde değilim. Benden böyle bir tepki beklemediği belliydi. O yüzden biraz duraksadı.

" Tamam, nasıl istersen. Ama gözüm üzerinde olacak haberin olsun. Bi ihtiyacın olursa seslenmen yeterli." cevap beklercesine yüzüme bakınca kafamı olumlu anlamda salladım. " Git artık!!" dedim içimden.

Nihayet gittiğinde derin bir nefes aldım. Dalgaların o dinlendirici sesini dinleyip sakinleşmeye çalıştım. Öyle ne kadar zaman geçirdim, ne kadar dua ettim Alp için gerçekten bilmiyorum. Omzuma tereddütle dokunan bir elle kendime geldiğimde havanın çoktan kararmış olduğunu fark ettim. Omzuma dokunan elin sahibi kim mi; tabi ki Can.

" Hadi gel benimle, bir şeyler ye."

" Sağol Can, istemiyorum. "

" Duru lütfen. Başka türlü rahat bırakmam seni. Bir lokma olsun bir şeyler ye hadi." susacağı yoktu.

" Bir anlaşma o halde; bir şeyler yemek için kendimi zorlayacağım,  ama sen de bu sahilde devamlı karşıma çıkmayacaksın. Anlaştık mı?"

Bir an düşündü.

" Kabul. Her zaman çıkmam karşına, ama bu hiç çıkmam demek değil. " dedi üstüne basa basa. Ben de olumlu anlamda başımı salladığımda kalkmam için elini uzattı. Birlikte biraz ilerideki restoranta doğru yürümeye başladık.

Burası çok güzel ve sıcak bir yerdi. Gerçekten sevmiştim. Yemekler harikaydı. Ve şey... Dürüst olmak gerekirse,  Can'ın arkadaşlığı da iyi gelmişti. Bütün yemek boyunca farklı farklı konulardan konuşup kafamı dağıtmama yardımcı oldu.

Onun için ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Bazen bana karşı davranışları iyi hissettirirken,  bazen de boğuyor beni. Devamlı karşıma çıkması... Hem biraz sert çıkmıştım ona fakat yine de yanımda olmaya devam ediyor. Hem o kadar da kötü biri değil yaa. Ne diyorum ben! Banane ondan! Ben artık istemiyorum kimseyi hayatımda. Gerçi benim istememe mi kalıyor; çocuk her an dibimde... Ben neden durmuş onu düşünüyorum ki şu an! Lanet olsun!

Bir bölüm daha bitti. Can'ın neden devamlı orada olduğunu da öğrenmiş olduk. Duru'nun Can'a karşı olan düşünceleri değişecek mi sizce? Can - Duru ilişkisi olacak mı, ya da olmalı mı? Uzun zamandır Fırat'la ilgili bölüm gelmedi, özlediniz mi Fırat'ı?  Ondan bölüm gelsin mi? Ve Alp; durumu kritik ve ölüm kalım savaşı veriyor. Acaba sonu nasıl olacak?
Yorumlarınızı bekliyorum :) belki de sizin yorumlarınıza göre kafamdaki kurgu değişir, kimbilir... O yüzden yorumlarınızı eksik etmeyin. Öpücükler...

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin