IO-50

170 8 0
                                    

Acılar, bütün ilişkileri sınayan en önemli duygudur. Arkadaşlık, dostluk, aşk... İlişki türünün ne olduğunun hiçbir önemi yok. Zira kötü günde birinin yanında olabilmek, herkesin yapabileceği bir şey değil. Bu yüzden acılar sınar ilişkileri. Büyük bir acıdan sonra anlarsın kimler gerçek dost, kimler gerçek aşık.
Zor zamanlar geçirmiştim. Her ne kadar insanları kendimden uzak tutmak adına büyük bir çaba göstermiş olsam da, hayatımdaki insanları yeniden sorgulamam adına büyük bir şans da olmuştu. Melih'in gerçek dostum olduğunu bir kere daha anlamıştım mesela, hayatıma Emre ve Duygu girmişti yeni dostlarım olarak, daha ilk günden dertlerime ortak olmuşlardı. Fırat, çok uzaklardan bile yine yetişmişti bana; insanların binlerce kelimeyle iyileştiremediği yaralarımı, o tek kelimesiyle iyileştirmişti.
Şimdi dönüp bakıyorum da ardıma, ne güzel dostlar biriktirmişim ben; işte en büyük zenginlik bu. Bazen düşünüyorum, hayatımda bu kadar değerli insan varken, beni bu kadar önemseyip severlerken, kendini bilmezin birinin yaptıklarına sinirlenip intikam oyunları peşinde koşmam şımarıklık mı?
Can'ın benim hayatımda sahip olduğu yer o kadar az ki, varlığı da yokluğu da hiçbir anlam ifade etmiyor benim için. O zaman neden uğraşıyorum? Ama benim de bir gururum var, nasıl sessiz kalayım? Nasıl göz yumayım yaptıklarına?
Bugün Can'la buluşacağım, onu görmek bile gelmiyor içimden. Ne kadar yüzsüz, ne kadar karaktersiz bir insanmış ki, kendi 2 kişiyi birden idare ediyorken (en azından ben o kadar biliyorum, daha fazlası da varsa şaşırmam), benim Emre'yle olan arkadaşlığımdan rahatsızlık duyup, benimle konuşmayı isteyebilecek bir yapıya sahip.
Hazırlanıp evden çıktım. Bakalım neler saçmalayacak merakıyla, kulaklıklarımı takıp sahile yürüdüm. Sahilden bile nefret eder olmuştum onun yüzünden.
Sahile indiğimde sinirden, kırmızı görmüş boğaya dönen ve sahilde dolanıp duran bir Can görmek, beklediğim bir şey değildi. İtiraf etmek gerekirse bu hoşuma gitmişti. Bekle bakalım Can, daha yeni başlıyoruz.
Aptala yatarak, hiçbir şey olmamış, her şey fazlasıyla normalmiş gibi gittim yanına.
" Ben geldim. Nasılsın Can?" diye sorduğumda sinirle bana döndü.
" Sence nasılım? Senin Emre abiyle ne işin var Duru? Bir de adamın iş yerine gitmişsin! " dedi sinirle.
"Fazla abartmıyor musun Can? O benim arkadaşım, hem gönlünü almak için gittim yanına." dedim çok sakin bir şekilde. O ise daha da sinirlendi, gözlerinden her an ateş çıkacakmış gibi bakıyordu.
" Gönlünü almaya mı gittin?"
" Yaa evet. Biz Duygu'yla program yapıp, ısrarla ona söylemeyince ne yapacağımızı, bozuldu biraz. Ben de iş yerine gittim işte. Öğlen yemeğine kaçırdım onu, affettirmiş de oldum kendimi." sıradan bir şey anlatır gibi anlatıyordum, o ise daha da deliriyordu.
" Bu samimiyet nerden geliyor?"
"İyi anlaştık ve birlikte vakit geçiriyoruz hepsi bu."
"Onu ne kadar tanıdın da birlikte güzel vakit geçirdiğinize karar verdin?"
" Senden daha fazla vakit geçirdiğimiz bir gerçek." dediğimde delirdi. Tam konuşmak için ağzını açtığında, ona fırsat vermeden konuştum.
" Beni, kendi kuzeninden kıskanıyor olamazsın değil mi?" dedim sahte bir şaşkınlıkla. Tanrım, çok eğleniyordum! Benim sözlerimden sonra bir an kalakaldı.
" Kıskanmıyorum."
" Öyleyse sorun ne?"
"Sadece rahatsız oluyorum." O sırada telefonu çaldı. Kısa bir süre karşı tarafı dinledi.
" Tamam geliyorum." diyip kapattı telefonu.
" Gitmem gerekiyor. Babam çağırıyor." dedi, sert bir sesle. Ancak ne kadar sert konuşmuş olursa olsun, benim son dakikada 90a golü çakmama engel olamamıştı:
" Ahhh hiç sorun değil, ben de Emre'nin yanına uğrayacaktım zaten."
Hakeme bakıyorum, golü verdi! Son düdüğü çalıyor!
Duru-1 Can-0

Intikam OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin