"Az önce olan, neydi o?"
Evan korkmuş görünüyordu, baya korkmuş.
"Hiçbir şey. Unut onu tamam mı? Ben halledeceğim."
Annesi "Nasıl?" dediğinde ben de aynısını sormak üzereydim.
"Halledeceğim dedim anne."
"Chris," derken oturduğum yerden kalktım "biraz konuşabilir miyiz?" Chris belli belirsiz kafasını sallayıp salondan çıktı, ben de peşinden gittim. Kapıyı arkamdan aralık kalacak şekilde kapattıktan sonra ona döndüğümde "Ne?" dedi.
"Nasıl halledeceksin?"
"Nate'e söyleyeceğim. Diğerlerine yaptığı gibi kaydını silsin."
"Ona seçenek sunmayacak mısın?"
Kaşlarını hafifçe çattı "Kime? Evan'a mı?"
"İsterse bizimle gelebilir."
"Öyle bir seçeneği yok. Annemi yalnız bırakamaz."
"Ama-"
"Aması falan yok."
"İyi." Sesimin sert çıkmasına engel olamadım "Bildiğini okumaya devam et." Mutfaktan çıkıp salona yöneldiğimde Chris de arkamdan geldi. Oturmadan ayakta bekledim. Chris yanımda durup annesine ve Evan'a baktı "Artık dönsek iyi olacak."
"En azından bu gece kalsaydınız."
"Uçaklarda yer kaldığını sanmıyorum." Evan söylediği şeyin ardından hemen hafifçe kaşlarını çattı "Yani, uçakla geldiniz değil mi?"
"Evet. Bazı nedenlerden dolayı." Chris'in bazı nedenlerden kastının güçlerimi kullanmamam olduğu bariz bir şekilde ortadaydı. Chris fikrimi almak için bana baktığında "Yeteri kadar yorulduk. Nate'e telefondan da ulaşabilirsin." dedim. Tek yapmak istediğim uyumaktı. Chris'in sesi çıkmayınca annesi "Odalarınızı göstereyim." diyerek oturduğu yerden kalktı. Onu takip etmeden önce Evan'a dönüp hafifçe gülümseyerek "İyi uykular." dedim. Büyük ihtimalle düşünmekten uyuyamayacaktı.
"Size de." Gülümsemesi Chris'inkini andırıyordu. Yukarı kata çıktığımızda karşılıklı iki odayı gösterdikten sonra iyi geceler diledi ve aşağı indi. Büyük ihtimalle Evan'la konuşacaktı. Chris'e bakmadan soğuk bir sesle "İyi uykular." dedim ve odaya girip arkamdan kapıyı kapattım. Işığı açıp pencereye doğru ilerledim ve sokak lambalarıyla aydınlanan bahçeye baktım. Salıncak rüzgarın etkisiyle hafiften sallanıyordu. İngiltere'nin bu boğuk havasını seviyordum aslında. Okul gezilerinden biriyle geldiğimizde hep yağmur yağmıştı ve bütün gezi boyunca Max'in lanet okumalarını dinlemiştim. Yüzümde istemsizce hafif bir gülümseme oluşurken kapı hafifçe tıklatıldı.
"Evet?" Kapı aralandıktan sonra Chris içeri girdi. Elindeki kıyafetleri gösterirken "Kıyafetlerini çantadan almayı unutmuşsun." dedi ve yatağın üstüne bıraktı.
"Teşekkürler." Ellerini pantolonunun cebine sıkıştırıp "Kızgın mısın?" diye sordu.
"Hayır."
Yüzümü inceledi "Kızgın olduğunu biliyorum."
"Tamam. Öyleyim. Kendi bildiğini okumak yerine ona seçim şansı vermeliydin."
"Evet, o zaman da aksiyonlu bir hayat çekici gelecekti ve bizimle gelmeyi isteyecekti. Tehlikede olacaktı yani. Bunu mu istiyorsun?"
"Doğduğu andan beri tehlikede zaten. Başkalarının yerine karar vermekten vazgeç."
Alaycı bir şekilde güldü "Diyene bak."
Kaşlarımı çattım "Ne?"
"Sürekli başkalarının yerine karar verdiğimi söylüyorsun ama sen de Max'in ölümünden sonra gidip 4 ay boyunca konuşmayarak aynı şeyi yapmadın mı?"
"Konumuz bu değil. Evan'a abilik yapmaktan korktuğun için bizimle gelmesini istemiyorsun."
"Biz ayrıldık mı? 4 aydır bunun cevabını merak etmekten yoruldum."
"Konuyu saptırıyorsun."
"Sadece lanet soruma cevap ver!"
"Bilmiyorum tamam mı?!" Nefesimi dışarı verdim "Giderken aklımda ayrılmak diye bir şey yoktu. Sadece uzaklaşmak istedim. Hepsi bu." Bir şey demeden bana bakmaya devam ettiğinde ben de boğazımdaki düğümle devam ettim "Ayrılmak istemeni anlarım, yani seni öylece bırakıp gitmem--" Dudaklarımın üstüne kapanan dudaklarıyla sözcüklerim havada kaldı. Yanıma geldiğinin bile farkına varmamıştım. Ellerim istemsizce boynuna gidip karşılık verdiğimde yanağımdaki ellerinden biri belime gitti ve kavrayıp beni kendine çekti. Sanki daha yakın olmamız mümkünmüş gibi. Nefes alamayacak duruma gelip ayrıldığımızda Chris alnını alnıma yasladı "Ayrılmak istediğimi söylediğimi hatırlamıyorum."*********************
"Herhangi bir şey olursa.." Chris kalemin kapağını kapatıp kağıdı aldı ve Evan'a verdi "beni ara."
"Tamam, ararım." Bunu söylerken pek hevesli görünmüyordu. Kapıdan çıkmadan önce hafif bir tebessümle bize bakan kadına döndüm "Tanıştığımıza memnun oldum Bayan.."
"Maria demen yeterli. Ben de memnun oldum." Benden sonra Chris'e sarılırken "Yine gel." dediğinde Chris sadece "Tabii." dedi. Bunun onun insanları geçiştirme yöntemlerinden biri olduğunu biliyordum. Arkamızdan kapıyı kapattıklarında bahçe kapısından çıkıyorduk. Chris bir eliyle çantanı omzuna atarken diğer eliyle elimi tuttu.
"Nate'i aradın mı?" Olumsuz anlamda başını sallarken daha önceden çağırdığımız taksi sokağın başından göründü.
"Telefonu kapalıydı. Mesaj bıraktım." Araba önümüzde durduğunda binmem için kapıyı açtı. Arkamdan kendi de bindikten sonra "Havaalanına." diyerek taksiyi yönlendirdi. Sanki yol ilk geldiğimizden daha kısa sürmüştü. Havaalanına girip işlerimizi hallettikten sonra uçaktaki yerimizi aldık.
"Nate'le ne zaman tanıştınız? Biz sizi tanıştırmadan önce tanışıyordunuz değil mi?"
"Gitmeden önce çalışmaya başladığımız kafeyi hatırlıyor musun? O da orada çalışıyordu." Hafifçe başını salladı. Uçak kalkmaya başladığında dün yaptığı gibi elimi tuttu. Gözlerimi ne zaman kapadığımı, ne zaman indiğimizi hatırlamıyorum. Chris dudaklarını saçlarıma bastırdığında gözlerimi açtım.
"Geldik, uyan hadi." Hafifçe gerinerek kalktım ve uçaktan indik. Terminalden çıkıp telefonlarımızı açtığımız anda telefonlarımız mesaj geldiğini belirten bir şekilde titremeye başladı.
"Tanrı aşkına, sadece birkaç saat kapalı kaldı." Biraz inceledikten sonra "Hepsi Nate'den." dedi.
"Sana ulaşamayınca beni aradı sanırım." Olduğu yerde durup Nate'i geri arayacağı sırada telefonunun çalmasıyla açmadan önce "Sen arar mısın?" dedi. Başımla onaylayıp Nate'i ararken Chris benden uzaklaşarak telefonu cevapladı. Nate ilk çalışta açtığında "Neredesiniz siz!" diye bağırdı.
"Sakin ol. Ne oldu?"
"Chris'in mesajını gördüğümde iş işten geçmişti Annabell."
"Gevelemeden söyleyemez misin!"
"Evan'ı aldılar."
![](https://img.wattpad.com/cover/11858047-288-k253142.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magical Secrets
Übernatürliches12 yıl önce annesi tarafından teyzesine bırakılan Annabell sakin bir şekilde hayatına devam etmektedir. Ta ki kafasının içinde konuşmaya başlayan kişiyi duyana kadar. Git gide delirmeye başladığını düşündüğü anda aslında hiç de sandığı gibi biri olm...