Olduğum yerde çakılıp kalmışken Chris kolumdan tuttu "Hadi, bizi görmeden gitmemiz gerek." Elini kolumdan çekmeden beni de peşinden sürüklemeye başladı. Ne olduğunu bilmediğim bir yerin kapısını açıp "Gir şuraya." diyerek beni içeri soktu. Kendi de girdikten sonra kapıyı arkasından kapattı. Işıkları açmamıştı. Çok dar bir yerdi.
"Bodrumda bir şey yokmuş. Jane'e bizi dışarıda beklemesini söyledim."
"Haklıydın."
"Ne?"
"Eric'e güvenmemem gerekirdi."
"Şu an bunu konuşmanın sırası değil." Kapıyı hafifçe aralayıp dışarıyı kontrol etti. Sonra "Hadi, gitmiş olmalılar." diyerek önden çıktı. Sessizce onu takip ettim. Söylediği gibi gitmişlerdi. Chris bilgisayara geçerken ben de çekmecelere bakmaya başladım. Ufak tefek şeyler vardı. En alt çekmeceyi açtığımda kalın, krem rengi bir dosya gördüm. Dosyanın içinde CV'ye benzeyen kağıtlar vardı. William Foster, 22 yaşında, Fransa'da yaşıyor. Üzerine 'Yakalandı' damgası basılmıştı. Bir de resmi vardı. Bir diğerine geçince Chris'in resmini gördüm. Christopher Jones, 19 yaşında, New York'ta yaşıyor. Tehlikeli. Hepimizin bilgileri vardı. Benim, Jane'in, Laurel'ın.. Anneme ait bir kağıt bulma umuduyla dosyayı karıştırmaya devam ederken Eric'in isminin yazılı olduğu bir kağıt buldum. O da mı bizdendi yani? Bizimkinin aksine onun kağıdında 'Casus.' damgası vardı. Başımı iki yana sallayarak işime odaklandım. Dosyada bir şey olmadığını anlayınca yerine geri koyup başka yerlere baktım ama hiçbir şey yoktu. Chris bilgisayarı incelerken "Hayır. Bu değil.Bu da değil." diye eleme yapıyordu.Birkaç dakika sonra "Hiçbir şey yok." diyerek kalktı.
"Biri bizi yakalamadan gitsek iyi olur." Chris başıyla beni onaylayarak önden çıktı. Etrafı kontrol ederek gittiğimizden bir sorun çıkmadan binadan ayrılabilmiştik. Jane karşı sokakta kollarını göğsüne birleştirmiş, ayağıyla ritim tutarak bizi bekliyordu. Yanına gittiğimizde kollarını indirdi ve "Biraz daha gecikseydiniz içeri girecektim." dedi. Chris tek kelime etmeden ikimizin de kolundan tutup sığınağa ışınlandı.
*********
"Ne yani? Eric onların adamı mı?"
Chris nefesini dışarı verdi "Evet Jane. Daha önce 3 kere de söylediğimiz gibi evet."
"İnanamıyorum." Odada turlamaya başladı "Chris ilk şüphelendiğinde kıskandığını falan sanmıştım ama.."
Chris kaşlarını çatarak araya girdi "Kıskanmak mı? Neden kıskanayım ki?" Jane onu duymamazlıktan gelip devam etti "...öyle değilmiş." Bana döndü "Ne yapacaksın?"
"Onun planını ona karşı kullanabiliriz."
"Nasıl yani?"
"Şöyle," diyerek düşündüklerimi açıklamaya başladım "O benimle yakınlaşıp bizim hakkımızda bilgi edinmek istiyordu değil mi? Ben de onun yaptığını yapıp onunla yakınlaşacağım. Belki annemi ya da diğerlerini nerede tuttuklarına dair bir şeyler yakalayabilirim." İkisi de sessiz kaldı. Sonunda Jane "Evet, iyi bir fikir gibi görünüyor." dedi. Chris'e döndüm "Sen ne diyorsun?"
"Ne yapmaya çalıştığını anladığı anda tehlikede olacağını biliyorsun değil mi?" Başımı 'evet' anlamında salladım. Omuz silkti "Kabul ediyorsan tamam."
"Pekala," diyerek ayağa kalktım "Gitsem iyi olacak. Bazılarımızın aksine benim okula gitmem gerekiyor." Ben kapıya doğru giderken Jane yanıma gelip kısaca sarıldıktan sonra gülümsedi "İyi geceler." Ben de gülümsemeye çalıştım "Sana da." Chris elini hafifçe kaldırıp salladıktan sonra odadan çıktım.
*****
Uyku. Hayattaki en önemli şey. Bütün gün yapılması gereken.. Ve asla bölünmemesi gereken..
![](https://img.wattpad.com/cover/11858047-288-k253142.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magical Secrets
Paranormal12 yıl önce annesi tarafından teyzesine bırakılan Annabell sakin bir şekilde hayatına devam etmektedir. Ta ki kafasının içinde konuşmaya başlayan kişiyi duyana kadar. Git gide delirmeye başladığını düşündüğü anda aslında hiç de sandığı gibi biri olm...