"Ve buradan da x=8 olur." Saatime baktım. Dayan Annabell. Son 1 dakika.. Kalemlerimi çantamın içine attım. İşte, zil çalmıştı. Hızla kitaplarımı toplayıp sınıftan dışarı çıktım. Dolabıma gidip kitaplarımı içine attım. Toplu olmak bana göre değildi. En altta kalmış olan biyoloji kitabımı alıp dolabımı kapattım. O anda küçük bir çığlık attım. Max dolaba yaslanmış bana bakıyordu. Kaşlarımı çattım "Beni korkuttun!"
Ellerini havaya kaldırdı "Özür dilerim." Sonra gülmeye başladı "Surat ifadeni görmen lazımdı."
"Kapa çeneni." Max, en yakın arkadaşım. Aslına bakarsanız tek arkadaşım. Okuldaki diğer öğrencilere göre ucubenin tekiyim. Haksız sayılmazlar. Hey! Kafamın içinde benimle konuşan biri var!
"Dersin ne?"
"Biyoloji."
"Benimkini sormayacak mısın?"
"Dur tahmin edeyim." deyip bir süre düşünüyormuş gibi yaptım "Derse girmeyeceksin çünkü futbol antremanın var. Bilebildim mi?"
"Biliyor musun? Bazen gerçekten zeki olduğunu düşünüyorum."
"Hey!" diyerek koluna vurdum. Kahkaha attıktan sonra "Sonra görüşürüz Anna." diyerek geri geri gitti. Ben de "Görüşürüz." dedikten sonra sınıfa yöneldim. Bana yönelmiş olan kızgın ya da kıskanç bakışları görmemeye çalıştım. Eminim herkes Max gibi yakışıklı, popüler bir çocuğun benimle nasıl arkadaş olduğunu düşünüyordur. Birbirimizi 7 yaşından beri tanıyorduk. Anlayacağınız gibi onun böyle popüler olmadan önceki ezik halini bile biliyordum. Kısacası ayağını denk alsa iyi olurdu. Sınıfa girip en arka sıralardan birine oturdum. Ders başlar başlamaz başımı sıraya koydum. Biyoloji bana göre değildi. Gözlerimi kapayıp uyumayı düşündüm. Tabi o ses izin verseydi "Sen de benim gibi, bizim gibi diğerlerinden farklısın. Neden anlamak istemiyorsun?" Aslına bakarsanız ses tonu çok iyiydi. İçimden 'Sus.' diye geçirsem de hala devam etti "Farklı olduğunu çok yakında anlarsın. İnan bana." Başımı sıradan kaldırıp "Bay Farrell, lavaboya gidebilir miyim?" dedim. Bay Farrell başıyla onaylayınca hızla sınıftan çıktım. Hava almam lazımdı. Hem de bir an önce. Koridorda ilerlerken sınıflardan birinin kapısının açıldı ve içeriden Meg çıktı. Görmemiş gibi yanından geçtiğimde "Sana da merhaba Annabell." Adımı hatırlıyordu demek. Ne güzel(!) Arkamı dönüp yüzümdeki sahte gülümsemeyle "Merhaba Meg. Görüşürüz Meg." dedim ve yine yürümeye başladım.
"Bu kadar ezik olmayı nasıl başarıyorsun gerçekten anlamıyorum." Olduğum yerde kaldım. Topuklarımın üstünde arkama dönüp kaşlarım çatık bir şekilde "Anlayamadım?" dedim.
"Ah, bir de aptal olmayı."
"Ne istiyorsun Meg?"
"Max gibi birinin seninle ne işi olur anlamıyorum." İşte şimdi anlaşıldı. Meg bu okula ilk geldiğimizden beri Max'in peşindeydi ama Max hiçbir zaman yüz vermedi. Hep Meg'in sürtüğün teki olduğunu söylerdi ve kesinlikle haklıydı. Omuz silktim "Gidip ona sor. Tabi senle konuşursa."
Biraz yaklaştı "Ondan uzak duracaksın."
Alaycı şekilde kahkaha attım "Acınası haldesin."
"Aslına bakarsan sana yardım ediyorum. Nasıl olsa seninle işi bittikten sonra tekmeyi basacak."
Kaşlarımı çattım "Neden bahsediyorsun sen?"
Güldü "Gerçekten seninle arkadaş olduğunu mu sanıyorsun? Seni yatağa atabilmek için rol yapıyor sadece." Bütün vücudumun gerildiğini hissedebiliyordum. Sinirden yüzümün kıpkırmızı olduğundan da emindim.
"Kapa çeneni."
Meg alaycı bir kahkaha attı "Ne o? Gerçekleri duymak hoşuna gitmedi mi yoksa?" Pekala, bu nasıl oldu bilmiyorum ama olmuştu işte. Koridoru aydınlatan ışıkları yanıp sönmeye başladı. 1 dakika sonra her şey eski haline döndüğünde Meg yerde yatıyordu. Yutkunup endişe bir sesle "Meg?" dedim. Yavaşça yerinde doğruldu "Nasıl yaptın bunu?" Bir dakika, bunu ben mi yapmıştım?*********
"Bunu neden yaptınız Bayan McAllister?" Ve işte burda, müdürün odasında sorguya çekiliyordum. Omuz silkmekle yetindim "Sinirlerime hakim olamıyorum diyelim." Bay Smith derin bir nefes aldı "Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsunuz bilmiyorum ama yaptığınız disiplin suçu. Bir öğrenciyle kavga etmek. Şanslısınız ki iyi bir öğrenci olduğunuz için ve bu ilk hatanız olduğu için bu seferlik görmezden geleceğiz. Eğer bir daha olursa.."
"Sicilime işlersiniz, biliyorum." Ayağa kalkıp çantamı omuzuma attım "Çıkabilir miyin artık?" Bay Smith başıyla onaylayınca odasından çıktım. Okul çoktan boşalmıştı. Kulüplere kalan birkaç öğrenci dışında kimse yoktu. Okuldan çıkarken çantamdan telefonumu ve kulaklığımı çıkardım. Telefona baktığımda Max'den mesaj olduğunu gördüm. Telefonun kilidini açıp mesaja baktım "Okuldaki herkes Meg'le kavga ettiğini konuşuyor. Doğru mu bu? İyi misin? Ara beni, bekliyorum." Arama bölümünü açıp Max'in isminin üstüne dokundum. 3. çalışında açtı "Evet, dinliyorum."
"Sana da merhaba Max."
"Ne olduğunu anlatacak mısın yoksa ağzından zorla laf almam mı gerekecek?"
"Bu kadar meraklı olmak zorunda mısın?"
"Annabell!"
Derin bir nefes aldım "Tamam, tamam anlatıyorum." Bütün her şeyi anlattım. Tabii ışıkların yanıp sönmesini aradan çıkararak. Anlatımım bittiğinde Max kahkaha atıyordu "Sen de onun tabiriyle "tekmeyi bastın" öyle mi? İşte benim kızım."
"Bundan gurur duymuyorum."
Gülmeye devam etti "Duymalısın." Arkadan birinin seslendiğini duydum. Max ona cevap verdikten sonra "Benim kapatmam lazım. Sonra konuşuruz."
"Evet, tabi." dedikten sonra telefonu kapattım ve kulaklıklarımı taktım. One Republic'in Secrets şarkısını açtıktan sonra sesi de son seviyeye yükselttim. Ellerimi ceplerime sokup hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yürürken karşı sokaktaki takım elbiseli bir adam gözüme çarptı. Bana mı bakıyordu o? Hayır, bana öyle geliyordu. Başımı önüme çevirip yürümeye devam ettim. Hani bazen sanki takip edildiğinizi hissedersiniz ya, şu anda yaşadığım durum tam olarak buydu. Başımı yana çevirip yan sokağa baktım. Hiçbir şey yoktu. Arkama döndüğümde yine o takım elbiseli adamı gördüm. Hızlı adımlarla arkamdan geliyordu. Çok hızlı adımlarla. Ben de adımlarımı daha da hızlandırdım. 1 dakika geçmeden koşuyordum. Arkama baktığımda peşimdeki adamların da koştuğunu gördüm. Gördüğüm ilk ara sokağa girdiğimde bir anda karşımda belirdi ve elimi tuttu "Gözlerini kapat." Elimi çekmeye çalıştım "Ne yapıyorsun? Kims--"
"Sadece gözlerini kapat!" şaşkınlığımı atmaya çalışarak dediğini yapıp gözlerimi kapadım.İşte 2.bölüm :) Aslında daha yayınlamak için bekleyecektim ama çok sabırsızım bu konularda. Ha, bir de oyuncu kadrosu bölümünde kafamdaki karakterleri görebilirsiniz :) Onlar hakkında da yorum bekliyorum ona göre ;) Umarım beğenirsiniz, lütfen oylarınızı ve desteklerinizi eksik etmeyin :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magical Secrets
Paranormal12 yıl önce annesi tarafından teyzesine bırakılan Annabell sakin bir şekilde hayatına devam etmektedir. Ta ki kafasının içinde konuşmaya başlayan kişiyi duyana kadar. Git gide delirmeye başladığını düşündüğü anda aslında hiç de sandığı gibi biri olm...