4. Bölüm: "Satranç Tahtasına Saklanan Hayaletler"

29.6K 2.4K 4.9K
                                    




Merhabalar! Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar.

4. Bölüm: "Satranç Tahtasına Saklanan Hayaletler"

Daylight Dies, Ghosting

Vega, Yanıyor Zaman

Sena Şener, Sendin Düşmanım

Çocukken babamla karşılıklı satranç oynadığımız akşamları hatırlıyordum, beni her zaman yenerdi, acımasızdı, şahımı oyunun içine gömerdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çocukken babamla karşılıklı satranç oynadığımız akşamları hatırlıyordum, beni her zaman yenerdi, acımasızdı, şahımı oyunun içine gömerdi.

"Satranç, Rusların işidir," derdi bana.

Bu söz kafamın içine saçıldığı sırada, çiftlik evinin önünde oturduğumuz o serin geceyi hatırlıyordum. Abim yoktu, yine yoktu ve açıkçası, ben artık onun yokluğunu umursamamaya başlamıştım. İncitmiyordu, incitmeyi uzun zaman önce bırakmıştı ancak öfkelendiriyordu ve o gece, öfkemin bir mum alevi gibi titreyerek yandığı son geceydi.

Babam akıllı bir adamdı. Her zaman yedek bir planı vardı. Her zaman, ondan bir adım öteye gidebilecek bir adamı nasıl yakalayabileceğinin bir yolunu bulurdu ve her zaman, sonucu ne olursa olsun, o adamı yakalardı.

Ama ölüm ona, bir frenin ucunda geldiğinde onun üzerine basarak, onu durduramamıştı.

Babam bunu hesaplayamayacak bir adam mıydı?

"Onların iyi olduğu her şeyde, bizim de olmamız gerekir," demişti abim, artık onunla eskisi gibi konuşmadığım gecelerden birinde.

Tamamen tesadüftü, evin içinde iki yabancıyken birbirimize rastlamıştık. Bizimle kalmıyordu ancak geçici bir süre bizim eve gelmişti ve ben de gecenin kör bir yarısı, beni senelerdir terk etmeyen kabuslarımdan birinden uyanmıştım. Su içmek için mutfağa girdiğimde, parmakları arasında tuttuğu bir fotoğraf karesine bakarak diğer elinin parmakları arasında tuttuğu sarı filtreli sigarayı dudaklarına götürüyordu.

Duruşu biraz kamburdu, belki de kendi kendini sırtlanmak zorunda bıraktığı günahlar artık kemiklerini çatlatıyordu. Belki de her şey bu kadar karmaşık değildi her zaman. Belki de o artık sadece ve sadece yorgun düşmüştü.

Ne acı, gerçeği hiçbir zaman bilemeyecektim.

Çünkü o hiçbir zaman geri dönmeyecekti.

Önünde bir şişe şarap vardı, yarısı içilmişti ve bir şarap bardağı da masanın üzerinde duruyordu. Çiftlik evinin içindeki şömine tam karşısındaydı, alevler suratında dans ediyorlardı.

DUZAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin