24. Bölüm: "Titanik'in Yüzdüğü ve Romeo'nun Yaşadığı Paralel Bir Evren"

10.8K 1.8K 3.4K
                                    




Bir gün aradan sonra tekrar merhabalar. Biliyorum, çoğu kişi giremiyor VPN ile ama lütfen girenler oy ve yorumlarını eksik etmesinler. Motive olabildiğim tek şey bu. :) İyi okumalar.

24. Bölüm: "Titanik'in Yüzdüğü ve Romeo'nun Yaşadığı Paralel Bir Evren"

Wafia, Heartburn

3 Saat Önce

"Boku iyice yedik, deği mi?"

Perva cebindeki sigara paketini çıkararak içinden bir dal çekti ve dudakları arasına yasladı. Arkasındaki pis duvara yaslanmamak için ekstra bir çaba harcıyordu ama sırtı ağrımaya başlamıştı. Ya da asıl olay fiziksel bir ağrı falan değildi. Artık sadece kendini yaslayacak bir şeye ihtiyacı vardı.

Belki de birine.

Ama kimse yoktu.

Hiç kimse...

Hayata kaldığı yerden devam etmesi için başkalarının dudaklarından hep "Geride kalanları düşün." sözünü duyan birisine göre artık bu dünyada fazla yalnızdı.

İnsanın bu hisse alışması zordu ama yeterince çabalarsa başaramayacağı şey yoktu.

Yine de bazı geceler böyle oluyordu işte. Bazı geceler zordur. Böyle olur. Tüm sistem çöker, inanç sıfırlanır ve ışıklar söner. Sabaha kadar ağlanır, içilir ve düşünülür. Sonra güneş doğar ve hayat kaldığı yerden devam eder.

Ertesi sabah iyi bir hâlde olmazsın, ama daha iyi bir hâlde olursun.

Hayat dediğin de bundan ibaret zaten.

Çocukken ne zaman dibe battığını ve daha fazla gücü kalmadığını düşünse hep aynı cümleyi tekrardı kendi kendine.

Her gece sabah olacak sadece sabretmeyi bilmem gerek. Yarın ayağa kalkabilmek için bu gece dizlerimde morluklarla uyumam gerek.

Derin bir nefes aldığında sigarayı babasının çakmağı ile yaktı ve gözleri altın rengi çakmağa kazınmış iki harfe çakılı kaldı. NN. Burada olmasının onlarca sebebinden biriydi bu iki harf. Artık Tanrı'ya inanmıyordu ama eski alışkanlıklar geride bırakılmadığından, kendini bazen onu düşünürken buluyordu.

Hiç kimse, yeteri kadar kimsesiz değildir bu hayatta.

Tanrı'nın nefesi en inançsızlarımıza bile uğrar ara ara.

Ona bu aralar, uzun zamandır uğramadığı kadar uğruyordu. Babasını düşünüyordu. Nerede olduğunu... O'nu görebiliyor muydu? Görüyorsa eğer ne düşünüyordu? Dünyadaki en büyük hayal kırıklığı bile olsa muhtemelen annesinin düşüneceği kadar sert şeyler düşünmezdi. Burada olsaydı bir bira açmasını ve sadece sigara içerek oturmasını söylerdi. Ama burada değildi. Acaba neredeydi?

Tanrı'nın onun için nasıl bir planı vardı ve kendisi için nasıl bir planı olacaktı? Bu aralar merak etmeden duramıyordu.

Sigaradan derin bir nefes çektiğinde, "Bilmem," diye mırıldandı bir zamanlar en yakın arkadaşı olan adama dönerek. "İzleyip göreceğiz."

"Yaşayıp göreceğiz denmez mi ona?" diye sordu Odkan gülerek.

"Biliyor musun bence denmez," dedi sigaradan bir nefes alarak kafasını geri attığı sırada. "Biz yaşamıyoruz. Sadece izliyoruz. Oyun belli, roller de. Sadece belirlenen şeyi gerçekleştiriyoruz."

DUZAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin