8. Bölüm: "Şah, Vezir ve Diğerleri"

27.7K 2.2K 4.1K
                                    






8. Bölüm: "Şah, Vezir Ve Diğerleri"


Egemen Akkol, Boş Bir Gemi

Şebnem Ferah, Çocukken Sahip Olduğum Kırmızı Rugan Ayakkabılar

Skapova, Uyku

Redd, Onlar Bile Üzülürler


2017, ŞUBAT


O gece yağmur o kadar şiddetliydi ki, genç adam hayatında bu kadar şiddetli bir yağmur görmemişti. Damlalar büyük bir şiddetle dağ evinin önündeki tahta merdivenlere çarpıyorlardı, hiç durmuyorlardı.

Uykusuzluktan kanlanmış gözlerini önündeki ormandan alarak kolundaki saate çevirdi. Saat beşe on vardı. Az sonra şafak sökecek, son bulmaz sandığı bir gece daha hiçliğin ortasına kendini bırakacak, güneş; tek gerçek olduğunu kanıtlarcasına bir kere daha doğacaktı.

Sen yalansın, diyecekti gökteki ayı silip atarken. Tek gerçek benim. Ve bana, sadece acısını kucaklayabilenler ulaşır.

Acısını yenenler değil, acısını kucaklayabilenler görürdü bir sonraki gün ufukta açan güneşi.

Ve o her zaman acısını kucaklayabilen bir adam olmuştu, küçük bir çocukken bile. Zaten olay da buydu. Küçük bir çocuktu, küçük bir çocuk olması gerekiyordu... Ama bazı insanların yaşantıları gerekeni karşılamıyordu.

Her gecenin bir sabaha uzaklaşacağını bilecek kadar karanlık bir çocukluk yaşamıştı, yarın ayağa kalkabilmek için o gece dizlerindeki morluklarla uyuması gerektiğini uzun zamandır biliyordu yani. Ama bu sefer sorun şuydu, bu sefer dizleri morarmamış, paramparça olmuştu ve bu ağır darbeyi daha önce almadığından ilk kez yara alan bir çocuk kadar savunmasızdı.

"сын," dedi yaşlı adam. (Evlat.)

Sırtı ona dönük olmasına rağmen yaşlı adamın onun sırtını izlediğini biliyordu, ela gözleri ile beraber. Belki de şu an gülümsüyordu. Çünkü Perva bu ses tonunu biliyordu. Tavsiye vermeden önce hep bunu kullanırdı ve yaşlı adam, tavsiye verirken hep gülümserdi.

Bu konuda birbirlerine benziyor olabilirlerdi. İkisinin de hastalıklı gülümsemeleri vardı. Küçükken, yaşlı adam gülümsediğinde gözlerindeki lavların, bir yangından geriye kalan küller gibi dünyaya dağılacağını düşünürdü.

Büyüyünce ona benzeyeceğinden habersizdi.

"что случилось?" diye sordu gözlerini ormanın karanlığından çekmeden önce. (Ne oldu?)

Islanan tahta merdivenlerden birisine oturmuştu, sağanak omuzlarından aşağı dökülüyor ve üzerindeki beyaz kapüşonlunun göğsüne yapışacak kadar ıslanmasına neden oluyordu ama Perva'nın umurunda bile değildi bu durum.

Baban yanarak öldüğünde artık suyun gücüne inanmayı bırakıyorsun, diye geçirdi içinden. Babanın bir cesedi bile olmadığında ve mezarı olsun diye önemsiz bir toprağı kazdığında ve atlamamak için çabalaman gerektiğinde bu dünyadaki herhangi bir şeye inanmaya bırakıyorsun.

"Я беспокоюсь за тебя," dedi yaşlı adam tahta, sallanan sandalyede biraz geriye gittiğinde. Dikkatle genç adamın ıslanan sırtını izliyordu, ela gözlerini hafifçe kısmıştı. "Я никогда не видел тебя такими. я узнаю о тебе двадцать шесть лет. Тебе известно. я почистил твою задницу." (Senin için endişeleniyorum. Seni daha önce hiç böyle görmemiştim. Ve seni yirmi altı senedir tanıyorum. Biliyorsun. Senin kıçını temizledim ben.)

DUZAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin