"Sen gül diye herkesi ağlatabilirim..."
İğrenç bir rüya görerek uyandığımda derin derin nefes alıyordum. Elimi yüzüme götürdüğümde yaşlık vardı. Ağlamış mıydım? Zihnimin uyurken bile bana kabus yaşatmasından nefret etmeye başlamıştım. Sürekli aynı depo, aynı yüzler ve sürekli aynı kişinin zarar görmesi... Alev bunların olacağını biliyorsun, doktorla sürekli irtibat halindesin. İlaçlarını da alıyorsun zaten, biliyorum iç sesim ama sürekli aynı kabusu görmekten, uykusuz kalmaktan yoruldum. Gözlerim, başım sürekli ağrıyor. Dayanacaksın Alev, dayanmaktan başka çaren yok. Zamanla her şey eskiye dönecek.
İç sesimle daha fazla kavga etmek istemediğim için onu susturarak yataktan hızla doğruldum. Doğrulduğum an başım çok kötü bir şekilde dönse de kendimi toparladım. Yataktan inip telefona doğru uzandım. Ateşten bir sürü günaydın mesajları vardı. Gülerek mesajlarına cevap vermeden aradım. İlk çalışında açmıştı.
"Günaydın bebeğim"
"Günaydın mı desem Tünaydın mı desem?" dediğimde onun o güzel gülmesi kulaklarıma dolmuştu.
"Benim için gün daha yeni doğdu."
"Ateş ve yine özlü sözleri öyle mi?"
"Evet ama bu güzel sözlerimde bana ilham veren bir güneşim var" dediğinde dudağım istemsizce kıvrılmıştı.
"Sözlerim birinin aklını alıyor sanırım, ee kahvaltı için seni almaya geleyim mi?"
"Yarın gelsen?" dediğimde Ateş anında şüphe ve kırgın ses tonuna büründü.
"Neden? Diyete mi başlayacaksın? Sakın bak Alev, doktorun dediklerini biliyorsun o yüzden öyle diyet-" diye devam edeceği sırada "Ayh!" diye nefesimi sertçe bıraktım. Bu halime Ateş telefonun diğer ucundan gülmüştü.
"Diyet yapmayacakken bile yaptıracaksın Ateş, hayır annemle kahvaltı yapmayı düşünüyordum. O yüzden yarın seninle kahvaltı yapalım diyecektim"
"Ha öyle desene be güzelim, tamam kabul. Bir ara yanına uğrayacağım. Şimdi ufak bir işim var"
"Tamam sevgilim görüşürüz"
"Görüşürüz ışık parçam" diyerek telefonu kapattı. Işık parçam mı? Işık... Gözüm dövmeli bileğime gitti. Işık... diyerek parmaklarımı dövmem de gezdirdim. Karanlık...
Zihnimde sanki flaş patlıyor gibi anılarım bir, bir patlıyordu. Dövme yaptırdığımız gün... Dövmenin acısı, Ateşin elimi tutması...öpmesi... Sözleri...
"Işığının bir parçası bundan sonra benimle..." onun kolunda elinde güneşi tutan bir dövme vardı. Benim kolumdaysa aynı tutan bir dövme... Karanlığının bir parçası bendeydi...
Gülümseyerek yerimden kalkıp üstümü değiştirdim. Doktorun dediği gibi zamanla anılarım geliyor, kocaman karanlık bir deliğe düşmüyordu. Hepsini yakın bir zamanda hatırlayacaktım.
İçimde nedense birden bir boşluk oluşmuştu. Neden birden böyle hissettiğimi anlamasam da umursamadım. Yine o kabustan sonra olan boşluklardan birisi... Telefona son kez baktıktan sonra yatağın üstüne atıp aşağı kata dikkatli bir şekilde indim.
"Günaydın annem!" diye bağırsam da ses gelmemişti. Mutfakta olabileceğini düşünerek mutfağa girdim ama yoktu. "Anne!" diye bir kez daha bağırdım ve duvardan destek alarak içeriye girdim. Yemek masasının üstünde bir not gördüm.
Güzel kızım umarım uyanmamışsındır, sen uyanmadan hemen dönmüş olacağım, evde yemeklik malzeme kalmamış
Derin bir nefes alarak kağıdı geri masaya bıraktım ve sandalyeyi çekip oturdum. Annemin nerede olduğunu biliyordum. Acaba Ateşin ne işi var? Sormadım ama içim, içimi yiyordu. Sevgili Alevcim, Ateş denen sosyopatı azıcık tanıyorsan seni bu hale düşüren o iğrenç adamlardan intikam almaya gitmiş olabilir. Aklına hiç gelmiyor mu? Merhaba iç sesim, uzun bir süredir yoktur neredeydin. İki dakika kes sesini! Hiç kesemem, ben gittim gideli başından bela eksilmiyor! İyi! Hoş geldin! Hoş bulduk salak Alevcim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat 2 Uyanış
Teen FictionAlev Bursaya taşındığı gün yep yeni bir hayat beklerken, evren ona farklı bir hayat sunmuştu. Adımını ilk attığı an karanlık, ürkütücü bir çocukla tanıştı. Ateş Ozansoy... 🔥 Yaşamayacağı her acıyı tattı ve yaşadı. Hiç beklenmedik dostlar edinirken...